7 sanat olarak kabul edilen nedir ?

Berk

Global Mod
Global Mod
Katılım
12 Mar 2024
Mesajlar
442
Puanları
0
7 Sanat Olarak Kabul Edilen Nedir?

Sanat, insanların kendilerini ifade etme, düşüncelerini ve duygularını aktarabilme biçimidir. Ancak zaman içinde, bu kendini ifade etme biçimlerinin bazıları daha çok kabul görmüş, daha "sanat" olarak tanınmıştır. 7 sanat olarak kabul edilen bu alanların, tarihsel, kültürel ve toplumsal bağlamda nasıl şekillendiğini sorgulamak, sanatın doğasına dair önemli sorular ortaya çıkarır. Bu yazıda, 7 sanat olarak kabul edilen alanları ele alarak, bunların çeşitli yönlerini eleştirel bir bakış açısıyla inceleyeceğim.

Sanatın Evrimi ve 7 Sanat Kavramı

Sanatın ne olduğu sorusu, tarihsel bir süreç içinde sürekli değişen bir kavram olmuştur. Antik Yunan'dan bu yana, sanatın tanımı pek çok farklı şekilde yapılmıştır. 7 sanat terimi, Antik Yunan'da ortaya çıkmış ve zaman içinde Batı sanat geleneğinin temel taşları olarak kabul edilmiştir. Bu yedi alan, mimarlık, heykel, resim, müzik, dans, edebiyat ve sinemadır. Bu alanlar, genellikle insanlık tarihinin en etkili ve yaygın biçimde kabul edilen sanatsal ifade biçimleri olarak kabul edilmiştir.

Ancak, bu anlayışın eleştirilmesi gereken bazı yönleri vardır. 7 sanatın, insanlık tarihindeki sanatsal ifadelerin sadece bir kısmını yansıtması, diğer kültürlerde ve dönemlerde var olan sanat biçimlerinin göz ardı edilmesi anlamına gelmektedir. Örneğin, geleneksel sanat anlayışında halk sanatları, sokak sanatı veya dijital sanat gibi günümüzde önemli olan ve hızlıca gelişen alanlar yeterince tanınmamaktadır. Peki, sanat sadece Batı merkezli bir tanım mı olmalı? Yine de, 7 sanatın bu kadar güçlü bir kabul görmesinin altında yatan tarihsel sebeplerin bilinmesi, bu konuya daha derinlemesine bakmak açısından önemlidir.

Mimarlık ve Heykel: Fiziksel ve Somut Sanatlar

Mimarlık ve heykel, 7 sanatın ilk iki alanı olup, genellikle fiziksel ve somut biçimlerdeki estetik anlayışını temsil eder. Mimarlık, hem estetik hem de işlevsel anlamda toplumların kültürünü ve değerlerini yansıtır. Heykel ise insanların duygusal, felsefi ve kültürel düşüncelerini somutlaştırır. Ancak, bu iki sanat dalı çoğu zaman toplumun egemen ideolojileriyle ilişkilendirilmiştir. Heykel ve mimarlık, genellikle sadece üst sınıfların veya iktidar sahiplerinin çıkarlarını ve zevklerini yansıtmak için kullanılmıştır. Örneğin, Roma İmparatorluğu dönemindeki heykeller çoğunlukla imparatorları yüceltmek amacıyla yapılmıştır.

Günümüzde, bu sanatlar hala çok değerli olsa da, geleneksel anlamda sanat olarak kabul edilip edilmemesi tartışmalıdır. Çünkü artık, sanat daha çok bireysel bir ifade biçimine dönüşmüş, sokak sanatları ve modern heykel gibi yeni anlayışlar ortaya çıkmıştır. Bu durum, eskiye dönük sanat anlayışının dar kalıplarını sorgulamamıza neden oluyor.

Müzik, Dans ve Edebiyat: Zihinsel ve Duygusal İfadeler

Müzik, dans ve edebiyat, insanlar arasındaki duygusal ve zihinsel bağları en etkili biçimde kurabilen sanat dallarıdır. Müzik, zaman ve mekân sınırlamalarına takılmadan duyguları aktarabilen bir sanat formudur. Dans ise vücudun dilini kullanarak duygusal ve toplumsal anlamlar yaratır. Edebiyat ise kelimeler aracılığıyla düşünce dünyasını ve insan ruhunu derinlemesine inceleyen bir alandır.

Ancak, bu alanların da bazı eleştirileri vardır. Özellikle Batı sanat geleneği, çoğu zaman müziği, dansı ve edebiyatı, belirli teknik ve biçimsel kurallara dayandırmış, özgürlük ve yaratıcılık genellikle sınırlı olmuştur. Örneğin, edebiyat alanında Shakespeare gibi dev isimler zamanla bir tür “klasik” haline gelirken, modern edebiyat çoğu zaman daha yenilikçi ve sınırları zorlayan biçimlere odaklanmıştır.

Ayrıca, bu sanatlar genellikle bireysel bir ifadeyi savunur, ancak toplumsal sorunları dile getirme noktasında da zaman zaman eleştirilen tarafları olmuştur. Örneğin, müzik ve dans bazen sadece eğlence amaçlı kullanılırken, edebiyat da toplumsal eleştiriden kaçan bir biçim olarak eleştirilebilir. Bu bağlamda, sanatın amacı sadece estetik bir zevk yaratmak mı olmalı, yoksa toplumsal bir dönüşüm aracı olarak mı kullanılmalı?

Sinemanın Sanat Alanındaki Yeri

Sinema, 7 sanat arasındaki en genç alandır. 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan sinema, görsel ve işitsel unsurların birleşimiyle sanat dünyasında önemli bir yer edinmiştir. Sinema, aynı zamanda toplumsal, kültürel ve politik bir yorum yapma gücüne sahiptir. Ancak sinemanın sanat olarak kabul edilip edilmediği, sıkça tartışma konusu olmuştur. Sinema, bazen ticari kaygılarla üretilen bir endüstri ürünü olarak değerlendirilmiş, bazen de sanatın en güçlü biçimlerinden biri olarak kabul edilmiştir.

Sinema, modern teknolojilerin sunduğu olanaklarla birlikte, hem duygusal hem de estetik açıdan büyük bir evrim geçirmiştir. Ancak, yine de sinemanın içerik ve biçim açısından ne kadar sanatsal bir ifade biçimi oluşturduğunu sorgulayan eleştirmenler bulunmaktadır. Özellikle Hollywood sineması, çoğunlukla ticari kaygılarla şekillenen ve çok da özgün olmayan yapımlar üretmiştir. Bu da sinemanın sanat olarak kabul edilip edilmeyeceği sorusunu yeniden gündeme getirmiştir.

Sonuç: Sanatın Evrenselliği ve Geleceği

Sonuç olarak, 7 sanat olarak kabul edilen alanların her biri, belirli bir tarihsel ve kültürel bağlamda anlam kazanmış olsa da, bu tanımın evrensel olup olmadığı sorgulanmalıdır. Günümüzde, sanat yalnızca Batı'nın belirlediği 7 sanatla sınırlı değildir. Yeni sanat dallarının yükselişi, sanatın daha geniş bir perspektifle değerlendirilmesini gerektiriyor. Ancak, bu konuda toplumların ve bireylerin ne kadar değişime açık olduğu ve sanatın gerçekten özgürleştirici bir ifade biçimi olup olmadığı, hala tartışmaya açık bir konudur.

Sanat, sadece duygusal bir ifade değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşüm aracıdır. Her birey, kendi deneyim ve gözlemlerini sanata dönüştürerek, hem kişisel hem de toplumsal düzeyde bir değişim yaratabilir. Sanatın amacı ne olursa olsun, bu alanda evrensel bir tanım oluşturulması oldukça zor olacaktır. Bu yüzden, 7 sanat kavramı, çağımızın çok daha geniş sanat anlayışlarıyla birleşmeli ve evrimleşmelidir.

Sanatın geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Bugünün sanat anlayışı, geçmişle ne kadar örtüşüyor?
 
Üst