Barcali
Active member
- Katılım
- 14 Şub 2021
- Mesajlar
- 1,145
- Puanları
- 38
Bilim insanları DNA incelemesiyle dünyanın en eski soy ağacını ortaya çıkardı İngiltere’de bilim insanları 5 bin 700 yıllık bir anıt mezardaki insan kemiklerini inceleyerek dünyanın en eski soy ağacını keşfetti.
Cotswolds kentindeki anıt mezarda bulunan kalıntıların DNA tahlili, gömülen insanların tıpkı aileden beş farklı jenerasyona ilişkin olduğunu ortaya koydu.
Cilalı Taş Bölümü’ne ilişkin anıt mezardaki insanların birçok, birebir adamdan çocukları olan dört farklı bayanın soyundan geliyor.
Bu beşerler, bağlı oldukları anaerkil birinci nesle bakılırsa, mezarın farklı kısımlarına gömülmüş.
Araştırmacılara göre bu buluş, birinci jenerasyon bayanların bu topluluğun gözünde değerli bir toplumsal pozisyona sahip olduğunu ortaya koydu.
Gloucestershire’da tarihi Hazleton North bölgesinde yer alan anıt mezar, bir ucu kuzeye bir ucu da güneye bakan L biçiminde iki kısımdan oluşuyor.
İki bayan ve çocuklarının yanı sıra, o çocukların beşinci nesle kadar uzanan kendi çocukları da, mezarın güney kısmına gömülmüş.
ABD’deki Harvard Tıp Okulu’ndan Prof. David Reich, “Diğer iki bayan ve onların çocukları kuzeye bakan kısıma gömülmüş lakin kimilerinin kalıntıları çabucak sonrasındaki vakit içinderda güney kısma alınmış üzere görünüyor. Bunun sebebi, kuzeydeki kısmın bir süre daha sonra çökmesi ve öteki bir aile bireyini gömmenin artık imkansız hâle gelmiş olması olabilir” biçiminde açıklıyor.
DNA araştırmasına liderlik eden gruptaki Newcastle Üniversitesi’nden Dr. Chris Fowler’a bakılırsa, bu buluşun ehemmiyeti büyük.
Fowler, Cilalı Taş Dönemi’nden kalan öbür mezarlardaki mimari yapıyı da inceleyerek aile bireylerinin bu mezarlara ne formlarda gömüldüğü ile ilgili daha fazla bilgi sahibi olabileceklerini söylüyor.
BBC
Anıt mezarın ilişkin olduğu tarihi periyot de kıymetli. Mezarın yapıldığı çağda İngilizler, binlerce yıl evvel ataları Anadolu ve Ege’den Avrupa’ya göç etmiş olan topluluklar yardımıyla çiftçilikle tanışmıştı.
Araştırmacılar, anıt mezarlardaki kalıntıları inceleyerek, Taş Bölümü’nde hayatış olan bu insanların aile dinamiklerini ve kültürlerini daha yakından tanımayı da başarabilir.
Aile mezarını inceleyen araştırmacılar, “üvey oğul” teriminin da bu aile yapılarına girdiğine dair işaretler olduğunu söylüyor. Birtakım adamların anneleri mezarda olsa da, biyolojik babalarının mezarda olmadığı dikkat çekti.
KAYIP BAYANLAR
Hafriyatlar sırasında araştırmacılar erken yaşta ölmüş iki kız çocuğun kalıntılarını buldular fakat kimi bayanların tıpkı mezara gömülmediğini fark ettiler.
“Bazı bayanların kayıp olduğuna” dikkat çeken Prof. Reich, kelamlarını şöyleki sürdürdü:
“Erkekler ve bayanların doğum oranlarının birebirdi, ötürüsıyla bu bayanların nerede olduğu bir sır. Bir daha sonraki anıt mezarda da değiller ve bütün bu insan topluluğu içinde da kayıplar. Yoksa ölen beşerler yakılıyor muydu? Ölülerin birtakım topluluklarda yakıldığını biliyoruz. Yoksa yalnızca aşikâr bir toplumsal statüsü olan insanları mı bulabildik?”
Anıt mezarlar, fazlacaeşliliğin erkeklerle hudutlu olmadığı bir aile sistemine işaret ediyor. adamların birden çok bayandan çocuk sahibi olduğu üzere, bayanların da birden çok erkekten çocuk sahibi olduğu anlaşılıyor.
Tıpkı erkekten çocuk sahibi olan farklı bayanların genel olarak birbiri ile akraba olmadığı görülüyor.
Lakin bayanların, birbiri ile yakın akraba olan birden çok erkekten çocuk sahibi olduğu örnekler de var.
Araştırma raporunun müellifleri içindeki , İspanya’daki Bask Bölgesi Üniversitesi’nden genetik uzmanı Iñigo Olalde, son teknolojilerin ve anıt mezardaki DNA’nın güzel korunmuş olmasının da sayesinde, hem dünyanın en eski soy ağacını keşfedebildiklerini, tıpkı vakitte eski toplulukların toplumsal yapıları hakkında daha fazla bilgi sahibi olma talihi yakaladıklarını söz etti.
Cotswolds kentindeki anıt mezarda bulunan kalıntıların DNA tahlili, gömülen insanların tıpkı aileden beş farklı jenerasyona ilişkin olduğunu ortaya koydu.
Cilalı Taş Bölümü’ne ilişkin anıt mezardaki insanların birçok, birebir adamdan çocukları olan dört farklı bayanın soyundan geliyor.
Bu beşerler, bağlı oldukları anaerkil birinci nesle bakılırsa, mezarın farklı kısımlarına gömülmüş.
Araştırmacılara göre bu buluş, birinci jenerasyon bayanların bu topluluğun gözünde değerli bir toplumsal pozisyona sahip olduğunu ortaya koydu.
Gloucestershire’da tarihi Hazleton North bölgesinde yer alan anıt mezar, bir ucu kuzeye bir ucu da güneye bakan L biçiminde iki kısımdan oluşuyor.
İki bayan ve çocuklarının yanı sıra, o çocukların beşinci nesle kadar uzanan kendi çocukları da, mezarın güney kısmına gömülmüş.
ABD’deki Harvard Tıp Okulu’ndan Prof. David Reich, “Diğer iki bayan ve onların çocukları kuzeye bakan kısıma gömülmüş lakin kimilerinin kalıntıları çabucak sonrasındaki vakit içinderda güney kısma alınmış üzere görünüyor. Bunun sebebi, kuzeydeki kısmın bir süre daha sonra çökmesi ve öteki bir aile bireyini gömmenin artık imkansız hâle gelmiş olması olabilir” biçiminde açıklıyor.
DNA araştırmasına liderlik eden gruptaki Newcastle Üniversitesi’nden Dr. Chris Fowler’a bakılırsa, bu buluşun ehemmiyeti büyük.
Fowler, Cilalı Taş Dönemi’nden kalan öbür mezarlardaki mimari yapıyı da inceleyerek aile bireylerinin bu mezarlara ne formlarda gömüldüğü ile ilgili daha fazla bilgi sahibi olabileceklerini söylüyor.
BBC
Anıt mezarın ilişkin olduğu tarihi periyot de kıymetli. Mezarın yapıldığı çağda İngilizler, binlerce yıl evvel ataları Anadolu ve Ege’den Avrupa’ya göç etmiş olan topluluklar yardımıyla çiftçilikle tanışmıştı.
Araştırmacılar, anıt mezarlardaki kalıntıları inceleyerek, Taş Bölümü’nde hayatış olan bu insanların aile dinamiklerini ve kültürlerini daha yakından tanımayı da başarabilir.
Aile mezarını inceleyen araştırmacılar, “üvey oğul” teriminin da bu aile yapılarına girdiğine dair işaretler olduğunu söylüyor. Birtakım adamların anneleri mezarda olsa da, biyolojik babalarının mezarda olmadığı dikkat çekti.
KAYIP BAYANLAR
Hafriyatlar sırasında araştırmacılar erken yaşta ölmüş iki kız çocuğun kalıntılarını buldular fakat kimi bayanların tıpkı mezara gömülmediğini fark ettiler.
“Bazı bayanların kayıp olduğuna” dikkat çeken Prof. Reich, kelamlarını şöyleki sürdürdü:
“Erkekler ve bayanların doğum oranlarının birebirdi, ötürüsıyla bu bayanların nerede olduğu bir sır. Bir daha sonraki anıt mezarda da değiller ve bütün bu insan topluluğu içinde da kayıplar. Yoksa ölen beşerler yakılıyor muydu? Ölülerin birtakım topluluklarda yakıldığını biliyoruz. Yoksa yalnızca aşikâr bir toplumsal statüsü olan insanları mı bulabildik?”
Anıt mezarlar, fazlacaeşliliğin erkeklerle hudutlu olmadığı bir aile sistemine işaret ediyor. adamların birden çok bayandan çocuk sahibi olduğu üzere, bayanların da birden çok erkekten çocuk sahibi olduğu anlaşılıyor.
Tıpkı erkekten çocuk sahibi olan farklı bayanların genel olarak birbiri ile akraba olmadığı görülüyor.
Lakin bayanların, birbiri ile yakın akraba olan birden çok erkekten çocuk sahibi olduğu örnekler de var.
Araştırma raporunun müellifleri içindeki , İspanya’daki Bask Bölgesi Üniversitesi’nden genetik uzmanı Iñigo Olalde, son teknolojilerin ve anıt mezardaki DNA’nın güzel korunmuş olmasının da sayesinde, hem dünyanın en eski soy ağacını keşfedebildiklerini, tıpkı vakitte eski toplulukların toplumsal yapıları hakkında daha fazla bilgi sahibi olma talihi yakaladıklarını söz etti.