Cezaevindeki mevt bir daha soruşturulacak 26 yaşındaki S.M. 5 gün evvel girdiği cezaevinde krize girdi. Hastaneye sevkedilmedi. 12 saat ortasında öldü. Uyuşturucu bağımlısıydı. Başsavcılık “Kovuşturmaya gerek yok” dedi. Cezaevi yöneticileri, sıhhat memuru ve gardiyanlara disiplin cezası bile verilmedi. Anayasa Mahkemesi hayat hakkının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar verdi. Soruşturma bir daha başlayacak.
26 yaşındaki S.M. çabucak hemen 5 gündür tutuklu bulunduğu Ankara’daki cezaevinde rahatsızlandı. Sabaha karşı 03.00’tü. Evvel koğuştaki başka tutuklular müdahale etti, durumu düzgüne gitmeyince acil davet butonuna basıldı.
04.50’de gardiyanlar koğuşa girdi. S.M. revire kaldırıldı. Uyuşturucu husus bağımlısı olduğunu, krize girdiğini, kendisine uyuşturucu husus verilmesini istedi. Sıhhat memuru nabız ve tansiyon denetimi yaptı. Daha evvel ilaç tedavisine başlandığını, tabibin yazdığı ilaçları değiştirme ytesirinin bulunmadığını söyleyerek ilaç vermedi ve S.M.’yi koğuşuna gönderdi.
Birebir gün öğlenden daha sonra S.M. bir daha rahatsızlandı. Birinci müdahaleyi soğuk su dökerek bir daha koğuş arkadaşları yaptı. Düzelmedi. bir daha acil butonuna basıldı. Gardiyanlar hadiseden haberdar olur olmaz 112 Acil Servisi aradı. Birinci kriz anından yaklaşık 12 saat daha sonra,, saat 14.39 sıralarında olay yerine ulaşan 112 takımlarının müdahalesine karşın S.M hayatını kaybetti.
İDARİ SORUŞTURMA: MEMURLAR KUSURSUZ, CEZAYA GEREK YOK
Cezaevi idaresi, hem sıhhat memuru hem gardiyanlar hakkında yürüttükleri disiplin soruşturması sonunda şu karara vardı: “”Anılan şahısların olaya müdahil olduktan daha sonra vakit kaybetmeden bakılırsavlerini titizlikle ifa ettikleri, yaptıkları işleri sıralı ve nizamlı bir biçimde yerine getirdikleri, iş takibini titizlikle yerine getirdikleri, ihmal ve kusurlarının bulunmadığı münasebetleriyle haklarında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.”
CEZA SORUŞTURMASI: KOVUŞTURMAYA YER YOK
Başsavcılık yürüttüğü soruşturma sonucunda, “… gelişen olayda şahsın vefatı ile ilgili diğerine atfı kabil kasıt ya da kusur oluşturabilecek rastgele bir aksiyon bulunmadığı anlaşıldığı …” nedeni öne sürülerek 7.4.2016 günü kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdi. Yani takipsizlik sonucu vererek mevzuyu mahkemeye taşımadı. Mevzuyu kapattı.
AYM: BAŞSAVCILIK TESİRLİ SORUŞTURMA YAPMADI
26 yaşındaki oğlunu kaybeden baba İbrahim Moran’ın son deva olarak başvurduğu Anayasa Mahkemesi tarafınca yapılan değerlendirmede şu tespitlere yer verildi:
Otopsi raporunda S.M.’nin mevt niçininin uyuşturucu husus yoksunluğuna bağlı olarak meydana geldiği tespit edilmiştir.
Başsavcılık S.M.’ye ceza infaz kurumuna kabul edildikten daha sonra unsur bağımlısı tanısı temalıp, revir tabibi tarafınca verilen reçete haricinde rahatsızlığının tedavisine yönelik rastgele bir tedavinin uygulanmamış,
S.M.’nin sıhhat kuruluşuna sevk edilmemesi, gece yarısı acil olarak revire getirilmesine karşın tedavi konusunda kayıtsız kalınıp tıbbi müdahaleye imkan verebilecek biçimde yakından takip edilmemesinin sıradan bir muhakeme kusuru yahut ihmal olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceği konularını dikkate almamıştır. Sonuç olarak S.M.’nin vefatıyla ilgili olarak yürütülen ceza soruşturmasının tesirli olduğu söylenemez.
OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ
Yüksek mahkeme tüm değerlendirmeler sonunda özetle şu kararı kurdu:
26 yaşındaki S.M. çabucak hemen 5 gündür tutuklu bulunduğu Ankara’daki cezaevinde rahatsızlandı. Sabaha karşı 03.00’tü. Evvel koğuştaki başka tutuklular müdahale etti, durumu düzgüne gitmeyince acil davet butonuna basıldı.
04.50’de gardiyanlar koğuşa girdi. S.M. revire kaldırıldı. Uyuşturucu husus bağımlısı olduğunu, krize girdiğini, kendisine uyuşturucu husus verilmesini istedi. Sıhhat memuru nabız ve tansiyon denetimi yaptı. Daha evvel ilaç tedavisine başlandığını, tabibin yazdığı ilaçları değiştirme ytesirinin bulunmadığını söyleyerek ilaç vermedi ve S.M.’yi koğuşuna gönderdi.
Birebir gün öğlenden daha sonra S.M. bir daha rahatsızlandı. Birinci müdahaleyi soğuk su dökerek bir daha koğuş arkadaşları yaptı. Düzelmedi. bir daha acil butonuna basıldı. Gardiyanlar hadiseden haberdar olur olmaz 112 Acil Servisi aradı. Birinci kriz anından yaklaşık 12 saat daha sonra,, saat 14.39 sıralarında olay yerine ulaşan 112 takımlarının müdahalesine karşın S.M hayatını kaybetti.
İDARİ SORUŞTURMA: MEMURLAR KUSURSUZ, CEZAYA GEREK YOK
Cezaevi idaresi, hem sıhhat memuru hem gardiyanlar hakkında yürüttükleri disiplin soruşturması sonunda şu karara vardı: “”Anılan şahısların olaya müdahil olduktan daha sonra vakit kaybetmeden bakılırsavlerini titizlikle ifa ettikleri, yaptıkları işleri sıralı ve nizamlı bir biçimde yerine getirdikleri, iş takibini titizlikle yerine getirdikleri, ihmal ve kusurlarının bulunmadığı münasebetleriyle haklarında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.”
CEZA SORUŞTURMASI: KOVUŞTURMAYA YER YOK
Başsavcılık yürüttüğü soruşturma sonucunda, “… gelişen olayda şahsın vefatı ile ilgili diğerine atfı kabil kasıt ya da kusur oluşturabilecek rastgele bir aksiyon bulunmadığı anlaşıldığı …” nedeni öne sürülerek 7.4.2016 günü kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdi. Yani takipsizlik sonucu vererek mevzuyu mahkemeye taşımadı. Mevzuyu kapattı.
AYM: BAŞSAVCILIK TESİRLİ SORUŞTURMA YAPMADI
26 yaşındaki oğlunu kaybeden baba İbrahim Moran’ın son deva olarak başvurduğu Anayasa Mahkemesi tarafınca yapılan değerlendirmede şu tespitlere yer verildi:
Otopsi raporunda S.M.’nin mevt niçininin uyuşturucu husus yoksunluğuna bağlı olarak meydana geldiği tespit edilmiştir.
Başsavcılık S.M.’ye ceza infaz kurumuna kabul edildikten daha sonra unsur bağımlısı tanısı temalıp, revir tabibi tarafınca verilen reçete haricinde rahatsızlığının tedavisine yönelik rastgele bir tedavinin uygulanmamış,
S.M.’nin sıhhat kuruluşuna sevk edilmemesi, gece yarısı acil olarak revire getirilmesine karşın tedavi konusunda kayıtsız kalınıp tıbbi müdahaleye imkan verebilecek biçimde yakından takip edilmemesinin sıradan bir muhakeme kusuru yahut ihmal olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceği konularını dikkate almamıştır. Sonuç olarak S.M.’nin vefatıyla ilgili olarak yürütülen ceza soruşturmasının tesirli olduğu söylenemez.
OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ
Yüksek mahkeme tüm değerlendirmeler sonunda özetle şu kararı kurdu:
- hayatı müdafaa yükümlülüğünün ihlal edildiğine ait tezin kabul edilebilir olduğuna,
- Hayat hakkının tarz boyutunun ihlal edildiğine ait tezin kabul edilebilir olduğuna,
- Anayasa’nın 17. unsurunda garanti altına alınan hayatı müdafaa yükümlülüğünün ihlal edildiğine,
- sonucun bir meselain bir daha soruşturma yapılmak üzere Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.