- Katılım
- 25 Eyl 2020
- Mesajlar
- 2,594
- Puanları
- 38
CHP Sözcüsü Öztrak: “Rusya Saldırısı Diplomasiyle Sonlandırılmalı”
“HAZİNE BAKANI İLE DIŞİŞLERİ BAKANI KÜS MÜ?”
“HAZİNE BAKANI’NIN YAPTIĞI ACZİN VE AKILSIZLIĞIN TRAJİKOMEDİSİ”
“HABER KANALLARI BİLE NÖBETÇİ BIRAKTI, HÜKÜMET DIŞARIDA YAKALANDI”
CHP Sözcüsü Öztrak, CHP’nin Atatürk’ün “Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça, savaş bir cinayettir” düsturuyla hareket ettiğini belirterek, “Rusya’nın saldırısının, caydırıcı güç üzerine inşa edilecek diplomasiyle sonlandırılmasından yanayız. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne ve memleketler arası hukuka sıkı sıkıya bağlı kalınması gereğinin altını, bir defa daha itinayla çiziyoruz” diye konuştu.
Öztrak, Hükümetin Montrö’nün delinmesine yol açacak, Talan İstanbul Projesi’nden vazgeçtiğini, derhal kamuoyuna açıklamasını beklediklerini söz etti.
Döviz kurunun üst gitmesi durumunda, Kur Muhafazalı Mevduatın tam bir DÇM faciasına dönüşeceği ikazında bulunan Öztrak, bunu nazarann Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın panikleyerek vatandaşlara döviz almayın ihtarında bulunduğunu belirtti. Öztrak, “Şimdi soruyoruz, bu savaşın çıkacağını bile bile neyinize güvenip de bu kur muhafazalı mevduatı getirdiniz? İnsan hayret ediyor bu ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı ile Dışişleri Bakanı küs mü? İhracatçıdan zorla aldıkları dövizler de dahil, rezervleri cayır cayır yakacaksın kuru tutamayınca da panikleyeceksin, millete ‘Döviz almayın’ diye bu tweet atacaksın. Çok açık söyleyeyim, bu olsa olsa aczin ve akılsızlığın trajikomedisidir” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada tarihin akışını değiştirebilecek Ukrayna krizine, Erdoğan’ın Afrika seyahatindeyken yakalandığını, dönüşte topladığı dorukta ise Dış İşleri Bakanı’nın Kazakistan’da bulunması niçiniyle yer almadığını hatırlatan Öztrak, “Haber kanalları bile, Ukrayna kriziyle ilgili bir haftadır, geceleri nöbetçi bırakıyor, lakin ülkenin Dışişleri Bakanı da Cumhurbaşkanı da ülkede yok. Yani özetle, neresinden tutsanız elinizde kalan savrulan bir yönetim…” dedi.
CHP Genel Lider Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söylemiş oldu:
Rus ordusunun, Ukrayna topraklarına saldırısının başlamasından buyana 24 saatten çok mühlet geçti. Dünyanın ikinci büyük nükleer gücü, bir öteki ülkenin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini, dünyanın gözleri önünde gaye alıyor. Milletlerarası hukuk ayaklar altına alınıyor. Avrupa’nın ortasında beşerler ölüyor. Ukrayna’da aileler, siviller çaresiz. Gözleri yaşlı bekleşiyor.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDAN BU YANA EN DERTLİ PERİYOTLARDAN BİRİ
Büyük bir insani krizin başlangıcındayız. Bu krizin ana aktörleri Karadeniz’i paylaştığımız komşularımız. En kıymetli ekonomik ve ticari ortaklarımız içindelar. Bölgemizde istikrar ve barış büyük tehdit altında. En değerlisi de, bu hücum, dünyanın en büyük nükleer gücüne sahip NATO ittifakına dahil ülkelerin hudutlarında gerçekleşiyor. Hiç elbet, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, global savaş riskinin tepe yaptığı, en sorunlu periyotlardan birini yaşıyoruz.
MYK HARİKA TOPLANDI
Tüm bu gelişmeler üzerine, Genel Liderimiz dün, günün erken saatlerinde, GÜZEL Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA ve Gelecek Partilerinin Genel Liderleriyle, telefonda bir durum değerlendirmesi yaptı. Küme lider vekillerimize, hususa, meclisin el koyması için teşebbüste bulunmaları talimatını verdi. Meclis kümemizin uğraşlarıyla meclis açık tutuldu. Lakin Saray hükümeti, TBMM’yi bilgilendirmek için hiç kimseyi yollamadı. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın yönetildiği Gazi Meclisimiz, devre dışı bırakıldı. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Genel Liderimiz ise Denizli’deki programını yarıda kesti. Süratle Ankara’ya döndü. MYK’yı olağanüstü topladı. Toplantıya, CHP Dış Siyaset Müşavere Heyeti üyeleri ile birlikte, TBMM Dışişleri Komitesi üyeleri de katıldılar.
DÜNYA DEMOKRATLARI BİRLEŞİNİZ
Merkez İdare Konseyimiz, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin türel ve insani bakımdan kabul edilemez olduğunun altını bir defa daha çizdi. Bölgede barış ve istikrarın bir daha tesisi için, Ukrayna’nın siyasi birliğinin, egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasının, askeri harekatın derhal durdurulmasının, diplomatik müzakerelere çabucak başlanmasının gerekliliğine işaret etti. Rus ordusunun Kiev’e girip demokratik yöntemlerle seçilmiş bir hükümeti değiştirmesinin kabul edilemez olduğunu belirtti. Bu gelişmeler hem de Genel Liderimizin bir vakit içinder Brüksel de söylemiş olduği “Dünya demokratları birleşiniz” kelamlarının ne kadar haklı olduğunu da gösterdi.
MONTRÖ’YE BAĞLI KALINMALI
Biz, Ceddimizin “Milletin ömrü tehlikeye maruz kalmadıkça, savaş bir cinayettir” düsturuyla hareket ediyoruz. Rusya’nın saldırısının, caydırıcı güç üzerine inşa edilecek diplomasiyle sonlandırılmasından yanayız. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne ve milletlerarası hukuka sıkı sıkıya bağlı kalınması gereğinin altını, bir sefer daha ihtimamla çiziyoruz. Bugün, ne yazık ki, 80 yaşındaki emekli amiraller, “Montrö Kontratının tüm unsurlarına sahip çıkılsın” dediler diye mahkeme kapılarında süründürülüyorlar. Hükümete bu ortada bu ayıba derhal son verin diyoruz. Biz, Türkiye’nin Boğazlar hukukunu bugüne kadar uyguladığı üzere, itidal ortasında uygulaması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Montrö’nün anahtarının ve mukaveleyi yorumlama ytesirinin, bugüne kadar olduğu üzere bu günden daha sonra da, Türkiye’de olduğunun tartışılamayacağını da söz ediyoruz.
SARAY TALAN İSTANBUL’DAN VAZGEÇTİĞİNİ AÇIKLAMALI
bir daha Şahsım Hükümetinin Montrö’nün delinmesine yol açacak, Talan İstanbul Projesi’nden vazgeçtiğini, derhal kamuoyuna açıklamasını bekliyoruz. Rusya-Ukrayna çatışmasının siyaset üstü bir sorun olarak ele alınmasını, hükümetin bu hadisedeki tavrının temellerinin, millet iradesinin tecelligâhı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde istişareyle belirlenmesini istiyoruz. Ayrıyeten, gelişmelerin her basamağında meclisin, icranın başı tarafınca bilgilendirilmesini de bekliyoruz.
VATANDAŞLARIMIZ VE İŞ İNSANLARIMIZ İÇİN DİPLOMATİK TEMAS
Ayrıyeten Ukrayna’da bulunan, 20 bine yakın vatandaşımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması ve tahliyeleri için, gereken adımların daha fazla geç kalmadan atıldığını da görmek istiyoruz. bir daha bölgede yaşananlar niçiniyle iş insanlarımızın, turizmcilerimizin, nakliyecilerimizin uğradığı yahut uğrayacağı ziyanlara karşı önlemlerin bugünden geliştirilmesini bekliyoruz. Bu konularda gerekli diplomatik temasların yapılmasını ve tahlillerin vakit kaybetmeden bulunmasını istiyoruz.
RUSYA İLE ALAKAMIZ TÜRKİYE ALEYHİNE VE ASİMETRİK
Ülkemiz bu krizden en çok etkilenecek iktisatların başında geliyor. Soğuk savaş daha sonrasında Rusya ile Türkiye, aşikâr coğrafyalarda denetimli rekabeti sürdürürken, ekonomik münasebetler bu rekabetin haricinde tutuldu. Rus uçağının düşürülmesi, Büyükelçi Karlov suikastı üzere külfetli periyotlara karşın, iktisat, iki ülke içindeki ilgilerin temel itici gücü olmayı sürdürdü. Rusya ile başta güç, tarım, müteahhitlik ve turizm olmak üzere bir hayli farklı alanda işbirliklerimiz var. Lakin bu ekonomik bağlar, bilhassa son 20 yılda, istikrarsız ve “Türkiye aleyhine asimetrik” bir biçimde gelişti. Türkiye bu alakada, bir epey yumurtayı maalesef tıpkı sepete koydu. 2021 itibariyle, Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı 5 milyar 800 milyon dolar, Rusya’dan ithalatı ise 29 milyar dolar. Türkiye’nin dış ticaret açığının yarısı Rusya’yla yapılan dış ticaretten kaynaklanıyor.
RUSYA’NIN ENERJİYİ SİLAH OLARAK KULLANMA POTANSİYELİ VAR
Türkiye ile Rusya içindeki bu asimetrik bağımlılığın gerisinde başta doğalgaz olmak üzere güç ticareti var. EPDK datalarına bakılırsa; Türkiye doğalgaz ithalatının üçte birini, petrol ve petrol eserleri ithalatının da beşte birini, Rusya’dan yapıyor. Bu bağımlılık önemli… Zira Rusya, doğalgazı bir silah olarak kullanabileceğini, bir evvel yaşanan Gürcistan ve Kırım krizlerinde ortaya koydu. Rusya bu son krizde de Avrupa’ya, “Avrupa’nın doğal gaza 2 bin Avro ödeyeceği yeni dünyaya güzel geldiniz” diyerek, abanın altından sopayı da gösterdi. Akkuyu Nükleer Güç Santrali, TürkAkım üzere projeler Güçte Rusya’ya bağımlılığı daha da artırdı. Akkuyu’da hem santral üretimi, tıpkı vakitte işletmesi Ruslara verildi. Ruslardan nükleer güç teknolojisini alamadık fakat Ruslara Akdeniz’de liman hibe ettik. Ve 15 yıl boyunca üretilen elektriğin yüzde 50’sine, kilovatsaat başına KDV hariç 12,35 centten fahiş alım garantisi verdik.
TARIMDA ARZ GÜVENLİĞİ SAĞLANMALI
Öteki taraftan ziraî ithalatımızda da Rusya ve Ukrayna değerli bir yer tutuyor. 2021 yılında Türkiye 2 milyar 400 milyon dolarlık buğday ithal etmiş. Bunun 1 milyar 700 milyon dolarlık kısmı Rusya’dan, 423 milyon dolarlık kısmı da Ukrayna’dan gelmiş. Yani geçtiğimiz yıl, buğday ithalatımızın yüzde 87’si bu iki ülkeden sağlanmış. Bugün yaşanan gelişmeler dikkate alınarak, tarımda arz güvenliğinin artırılmasına ait stratejiler çabucak hayata geçirilmeli. Tedarikçi ülkeler çeşitlendirilmeli. Başka taraftan bu iki ülkeyle, narenciye ve domates ihracatında da, değerli pazarlarımız olduğu ortaya çıkıyor. Narenciye ve domates üreticilerinin burada çıkacak olaylar niçiniyle ziyanını önleyecek önlemler çabucak alınmalı.
HER 100 TURİSTTEN 27’Sİ RUSYA VE UKRAYNA’DAN GELİYOR
Bu iki ülke turizmde de değerli partnerlerimiz. 2021 yılında Türkiye’ye en epeyce ziyaretçi gönderen ülke Rusya. Bu ülkeden Türkiye’ye 4,5 milyondan fazla ziyaretçi gelmiş. Ülkemize en çok ziyaretçi gönderen üçüncü ülke ise Ukrayna… Birebir devirde Ukrayna’dan gelen turist sayısı 2 milyonun üstünde. Yani geçen yıl Türkiye’ye gelen her 100 turistten 27’si bu iki ülkeden gelmiş. Hatırlanacağı üzere Rusya’yla yaşanan uçak krizinin akabinde, bu ülkeden gelen turist sayısı bir yılda dörtte teğe inmişti. Misal bir turist kaybı, bugünün koşullarında turizm gelirlerinde yaklaşık 5 milyar dolarlık bir gerileme manasına geliyor.
YAŞANANLAR SÜRPRİZ DEĞİL
Hükümetin bu yaşanan gelişmeye hazırlıksız yakalandığını gösteren konuların altını da burada izlinizle çizmek istiyoruz. Dün NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, “Bu işgal sürpriz değil, aylardır bekliyor ve uyarıyoruz” diye açıklama yaptı. Bir NATO üyesi olarak bu ayrıntıların aynısının bizdeki hükümetin de elinde olması lazım. Fakat o denli anlaşılıyor ki “Monşer” deyip değiştirdiği, Dışişleri Bakanlığı’nın değerli diplomatlarının yerlerine atadığı, tek parti diplomasisinin mümessili, eski partililer, milletvekilleri, yolsuzluktan aklanmamış bakanlar, ellerindeki istihbaratı değerlendirememişler. Sarayın kibirlisini haberdar edememişler. Krizde arabuluculuğa soyunma atağı dahi yapan sarayın, krizin ne vakit sıcak çatışmaya dönüşeceğini okuyamadığı ortaya çıktı.
ERDOĞAN AFRİKA’DA DIŞ İŞLERİ BAKANI KAZAKİSTAN’DA
Erdoğan, bölgemizde ve dünyada tarihin akışını değiştirebilecek bu olaya Afrika seyahatindeyken yakalandı. Sarayın kibirlisi Afrika gezisini yarıda kesmek zorunda kaldı. Döndü. Güvenlik doruğunu topladı. Ancak bu sefer bir de baktık görüşmede Dışişleri Bakanı yok. Niçin? Zira o da toplantı yapıldığı sırada Kazakistan’daydı. Haber kanalları bile, Ukrayna kriziyle ilgili bir haftadır, geceleri nöbetçi bırakıyor, ancak ülkenin Dışişleri Bakanı da Cumhurbaşkanı da ülkede yok. Yani özetle, neresinden tutsanız elinizde kalan savrulan bir yönetim…
DOĞAL GAZDA ÖNGÖRÜSÜZLÜĞÜN MALİYETİ DE VATANDAŞIN SIRTINA YÜKLENECEK
Gaz meblağlarının tabana vurduğu devirde gaz mutabakatlarını vaktinde yenilememişler. Uyanıklar ya “Fiyatlar daha da düşer” diyerek, spot piyasadan gaz alıp düşmeyi beklemişler. Bu ortada depoları da boşaltmışlar. daha sonra da, fiyatlar yükselmeye başlayınca gaz mutabakatlarını yüksek fiyattan yapmak zorunda kalmışlar. Vizyonsuzlukları niçiniyle, artık şuanda doğalgaz depolarımızda boş. Doğalgaz arzında bir kesinti olursa, gaz meblağlarının tavan yaptığı bugünlerde spot piyasadan gaz almak durumundayız. Bu maliyet kimin sırtına yüklenecek? Tabi ki milletimizin sırtına yüklenecek. Yakın vakitte İran’dan alınan doğalgazın teknik niçinlerle kesintiye uğraması sonucunda büyük bir güç krizini yaşadık. Endüstriye verilen doğalgazda, elektrikte, kesintiler, kısıntılar yapıldı. Endüstrici, ihracatçı bundan epeyce önemli ziyan gördü. Genel Liderimiz, var olan mevcut doğalgaz depolarında, Ocak ayında doluluk oranının, üçte teğin altına düştüğünü sayı rakam ortaya koydu. Yetkilileri uyardı. Tüm ihtarlara karşın, Saray Hükümetinin bu biçimde bir duruma hazırlık yapmadığı ortaya çıktı. bir fazlaca mevzuda saray hükümetini uyardık. Bilhassa bu Ukrayna, Rusya krizi, kara kış sıkıntısı. Lakin saray, buna hiç aldırmadı. Sarayın artık “Duymadık, görmedik, beklenmedik bir durum” demesi de mümkün değil. Stoltenberg’den, ana muhalefet partisi önderinden, dünyanın her yerinden herkes uyardı.
RUSLAR 2014’TEN DERS ALDI
Devlet akılla, stratejiyle ve basiretle yönetilir. 2014’te Kırımı işgal ettikten daha sonra, biliyorsunuz dünyada Rusya’ya epey kıymetli yaptırımlar uygulandı. Rusya da, o andan itibaren, yaptırımlara karşı iktisadının dayanıklılığını, direncini artıracak, önemli bir program uygulamaya başladı. Kamuda mali disiplini artırdı. Ve iktisatta önemli bir dedolarizasyona gitti. Yani dolar varlıklarını azalttı. Buna karşılık dolar haricindeki varlıklardan oluşan döviz rezervlerini de artırdı. Geçtiğimiz yıl Rusya, 120 milyar dolar ödemeler istikrarı fazlası verdi. Bugün Rus Merkez Bankası’nın kasasındaki döviz rezervleri, 640 milyar dolarla rekor kırdı. Rusya yeni bir yaptırım sürecine hazırlığını yapmış görünüyor.
ANALARIMIZIN YÜZÜĞÜNE, BİLEZİĞİNE TALİP OLDU
Pekala bu yaptırımlardan Rusya’dan daha sonra en çok etkilenecek ülke olan biz, biz ne yapmışız? Karadeniz’deki bu trajediye, hükümetin yanlış siyasetlerinin sebep olduğu kriz niçiniyle fazlaca kırılgan bir iktisatla yakalanmışız. Ödemeler istikrarındaki açıklar artıyor. Merkez Bankası’nın rezerv kasası da, 43 milyar dolardan fazla açık veriyor. Biz, “Sahte istikrar havası basmak için Merkez Bankası’nın art kapısından zımnî gizli sattıkları, 128 milyar doların bedelinin epeyce ağır olacağını” tekraren söylemiş olduk. Lakin bu rezervleri yerine koymak için şahsım hükümeti hiçbir şey yapmadı. Tam aksine Saray, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” deyip, ülkeyi döviz krizine sokma hünerini gösterdi. Elinde döviz kalmayınca da, zenginin mevduatına, şirketlerin bankadaki paralarına, yurt haricindeki vatandaşlarımızın birikimlerine, analarımızın çeyiz sandığında duran kefen parası altın yüzüklerine, bileziklerine talip oldu.
BU, TÜRKİYE’Yİ BATIRMA MODELİDİR
Hazinenin parasıyla döviz kuruna garantör oldu. Tüm kur riskini Hazine’nin sırtına taşıyarak ekonomiyi daha da dolarize etti. Kur Muhafazalı Mevduat dedi. Daha evvel ekonomiyi batıran DÇM’leri geri getirdi. İsmine da “Yeni Türkiye Modeli” dedi. Bu “Türkiye’yi Batırma Modelidir” buradan açıkça tabir edeyim. Kur Muhafazalı Mevduat uygulaması Aralık ayının sonunda başladı. 22 Aralık’la 31 Aralık içinde, bu mevduat için açıklanan kurların ortalaması, 12 lira 19 kuruş. Yani 1 dolar 12 lira 19 kuruş. Ocak ayında bu mevduat için açıklanan dolar kurlarının ortalaması ise 13 lira 58 kuruş olmuş.
KKM TAM BİR FACİA OLACAK
Ukrayna tansiyonu daha sonrası, dolar kuru 14 lira 63 kuruşa kadar yükseldi. Son bir haftada kamu bankaları üzerinden, 3,5 milyar dolar rezerv satıldığını uzmanlar söylüyor. Buna karşın dolar kuru 14 lira civarında geziniyor. İki ayda kur neredeyse 2 lira arttı. Hafta başından bu yana, emsal ülkeler ortasında, krizin tarafı olan Rusya’nın akabinde, dolar karşısında, parası en çok kıymet kaybeden ikinci ülke biziz. Kurun bu biçimde üst gitmesi durumunda, Kur Muhafazalı Mevduat tam bir DÇM faciası olacak.
HAZİNE BAKANI İLE DIŞİŞLERİ BAKANI KÜS MÜ?
Hazine ve Maliye Bakanlığı da bunu gördü panikledi. Elinde araç yok ne yapsın? Toplumsal medyadan şu, paylaşım yaptı. Bu yazıda Hazine ve Maliye Bakanlığı mealen şunu diyor: “Ukrayna’daki gelişmeleri izliyoruz. Gerekli tüm önlemleri alacağız. Dolar almayın, pişman olursunuz.” Artık soruyoruz, bu savaşın çıkacağını bile bile neyinize güvenip de bu kur muhafazalı mevduatı getirdiniz? İnsan hayret ediyor bu ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı ile Dışişleri Bakanı küs mü? İhracatçıdan zorla aldıkları dövizler de dahil, rezervleri cayır cayır yakacaksın kuru tutamayınca da panikleyeceksin, millete “Döviz almayın” diye bu tweeti atacaksın. Çok açık söyleyeyim, bu olsa olsa aczin ve akılsızlığın trajikomedisidir.
BU KADAR BASİRETSİZLİK OLMAZ
Merkezi İdarenin toplam borçlarının ortasında döviz cinsinden borçların hissesi, 2018’de yüzde 45’miş. 2021’in Aralık ayında yüzde 66’ya çıkmış. Dolarizasyon bütün süratiyle yaşanmış. Artık dolar kurundaki her 10 kuruşluk artış, Merkezi İdarenin borcuna 14 milyar lira ek ediyor. Putin iktisadını dedolarize ederken biz dolarize etmişiz. Bu kadar basiretsiz davranılmaz. Bir iktisat bu kadar da berbat yönetilmez.
PUTİN VE BIDEN ÖNLEM ALMIŞ, SARAY YATMIŞ
Ekonomiyi yönetmek, “Dolar almayın” diye toplumsal medya paylaşımı yaparak, millete aba altında sopa göstermek değildir. Yani bunu yaptığınız vakit zaafınızı gösteriyorsunuz. Elinizi açık ediyorsunuz. Tam bilakis milletin dövize koşmasına niye oluyorsunuz. Bunun yerine çıkacaksınız, hangi hazırlıkları yaptığınızı, hangi önlemleri aldığınızı ve alacağınızı açıklayacaksınız. İşte, ABD Lideri Biden dün, Rusya’ya uygulayacakları yaptırımları deklare etti. Bunu yaparken, vatandaşlarını akaryakıt fiyatındaki artışa karşı korumak için ellerindeki tüm araçları kullanacaklarını söylemiş oldu. Bir plan deklare etti. Pekala bizde bu biçimde bir plan var mı? Kaç gündür brent petrol 100 dolar düzeylerinde dolaşıyor. Dolar kuru üst gidiyor. Ülkemizde, akaryakıt ve mazotta fiyat artışını engellemek için hükümet ne yapıyor? hiç bir açıklama yok. Putin önlem alırken, Biden önlem alırken, bizdeki Saray hükümeti yan gelip yatmış.
ÖLME EŞEĞİM ÖLME, YONCA BİTECEK
Nebati Bakan gözleri ışıl ışıl, yaza hakikat turizm gelirlerinin artacağından, ihracatın patlayacağından, dolarların Merkez Bankası kasasına dolacağından, kararında da kurun düşeceğinden bahsediyordu. daha sonra ne olacak? Enflasyon da düşecekti. Hayal aleminde yaşayan Nebati Bakan, “Ölme eşeğim ölme, yonca bitecek” diyordu.
SARAY TİPİ İKTİSAT MODELİNİN TABUTUNA SON ÇİVİ
Bu zihni hudut projesinin gerçekleşmesi, aslında Rusya-Ukrayna krizi olmasa da mümkün değildi. Ukrayna-Rusya krizi, esasen meyyit doğan, Saray Tipi İktisat Modelinin, tabutuna son çiviyi çakmıştır. Bu krizin uzaması durumunda turizm gelirlerimizde değerli bir düşüş görülebilir. Gücün fiyatı giderek yükseliyor, ihracatımız etkilenebilir, emtia meblağları yükseliyor, tarım eseri fiyatları yükseliyor. Milletimiz hayat pahalılığının altında her geçen gün daha fazla eziliyor. Açık söyleyeyim, bu saray idaresi iktisat idaresinde kaldıkça da ezilmeye devam edecek.
RAFA TEZGAHA DOKUNAN YANIYOR
Pazarlarda tezgahlara, markette raflara dokunan yanıyor. Pazarcı tezgah açamıyor. Faturalar arşı alaya tırmanmaya devam ediyor. Hükümet elektriğe Cumhuriyet tarihinde görülmemiş artırımı bir defada bindirdi. İki aydır, “indirdik, indireceğiz, nasıl indirsek” diye formül arıyorlar. Bu işler formülle falan olmaz. Yapılacak iş muhakkaktır, fiyatları 31 Aralık öncesine çekeceksiniz. Bu kadar… Ancak saray, Ocakları batıran doğalgaz faturalarına kuş kadar dayanak vermek için bile, bin dereden su getiriyor. Takviyesi kışın sonunda vereceklermiş. Badel harabül Basra…
TABAN FİYAT AÇLIK SONUNUN ALTINDA
Esnaf kan ağlıyor, emekçi kan ağlıyor, çiftçi kan ağlıyor. 2020’de 6 milyon 630 bin 682 hane toplumsal yardım almak zorunda kalmış. Türk-İş bugün Şubat ayı açlık ve yoksulluk hududunu deklare etti. Geçen yılın sonunda alayiş valayişle açıklanan minimum fiyat iki ay ortasında açlık hududunun 300 lira altına düşmüş. Mutfaktaki enflasyon aylık yüzde 7’nin, yıllık yüzde 66’nın üstünde. Bekar bir çalışanın hayat maliyeti aylık 5 bin 969 lira 80 kuruş olmuş. Yani minimum fiyatlı bir çalışan, tek başına yaşayan, hayatta kalmak için bir yerlerden 1.716 lira 40 kuruş daha bulmak zorunda. Dört kişilik bir ailenin yoksulluk hududu 15 bin 140 lira olmuş. Buradan soruyorum, bugün ülkemizde kaç meskene aylık 15 bin 140 lira giriyor?
MİLLETİ BÖLDÜ, YOKSULLUKTA BİRLEŞTİRDİ
Memlekette açlık hududunun altındaki minimum fiyat aslına bakarsan ortalama fiyat oldu. Bu hükümet evvel milleti böldü, daha sonra açlıkta ve yoksullukta birleştirdi. Memleketi Cemal Süreya’nın şiirine benzetti: “Ali’nin üçgenidir bu çizdiğim, na şunlar üç açı, üçü de yoksul…” Geçenlerde bir televizyonun mikrofon uzattığı vatandaş, ülkemizin halini ne hoş özetledi: “Bu yaşadığımız hayat değil, bastırılmış çaresizlik.”
MİLLETİMİZ ÇARESİZ DEĞİL
Lakin buradan şunu tabir edelim, milletimiz çaresiz değildir. Bu ülke büyük bir ülke, bu millet büyük bir millettir. Hakka, hukuka, adalete inananların el ele vermesiyle, beslemelerini ve yandaş müteahhidini değil, vatandaşını düşünen bir idareyle, ekonomimiz, beklenenden hayli daha kısa müddette toparlanıp ayağa kalkacaktır. Hakça paylaşabileceğimiz yüksek refahı sağlayabilecektir.
İKİNCİ YÜZYILIMIZIN GÜNEŞİ PARLAYACAK
Pazartesi günü 6 Genel Liderin atacağı ortak imza, ülkemiz için bir dönüm noktasıdır. Memleketimizin üzerindeki karanlık bulutlar dağılmaya başlayacak, cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının güneşi, ufukta parlayacaktır. Biz hazırız, milletimiz hazır.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Artık sorular var ise alabilirim.
Soru- AK Parti Küme Başkanvekili Ahmet Emin Akbaşoğlu 28 Şubat’ta yapılacak açıklama için “28 Şubat post çağdaş darbesinin geri çağrılmasıdır. 28 Şubat’a kapı aralanmıştır” tabirini kullandı. Bu kelamları nasıl değerlendirirsiniz? Akbaşoğlu ayrıyeten güçlendirilmiş parlamenter sistemden Cumhurbaşkanının nasıl seçileceğini sorarak “Meclis mi, halk mı seçecek?” diye sordu. Bu 28 Şubat’a kapı aralama tabiri ve soru hakkında sizin değerlendirmeniz nasıl olur?
Faik ÖZTRAK- Artık birinci sözle ilgili olarak Genel Liderimiz tekraren söylemiş oldu. 28 Şubat’ta yapılacak açıklama, “Rafa kalkan demokrasinin raftan indirilmesidir” dedi. AK Partinin Küme Başkanvekili bunu nasıl öbür türlü yorumlayabiliyor şaşıyorum. Bir de Cumhurbaşkanının seçilmesiyle ilgili soru vardı. Şunun altını çizerek söyleyeyim, biz milletimizin iradesine saygılıyız. Lakin AK Parti Küme Başkanvekili Ümit Yaşar Oğuzcan’ın şiirindeki üzere “…bir Ayten’dir tutturmuş gidiyor. Bin defa Ayten, milyon kez Ayten…”
Soru- bir daha Akbaşoğlu, CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve ÂLÂ Parti başkanı Meral Akşener’in S-400’lere ait açıklamalarını da eleştirdi. İki önderin açıklamaları için kin ve haset sonucunda söylenmiş kelamlar dedi. Buna cevabınız ne olacak? Devamında bir de Akbaşoğlu bir daha, Ukrayna’dan şu ana kadar 5 bine yakın vatandaşın tahliye edildiğini tabir etti. Tahliyelerin ne etapta olduğuna ait bir bilginiz var mı ya da buna dönük size gelen davetler oluyor mu?
Faik ÖZTRAK- Genel Liderimiz tekraren “S-400’leri aldıysanız aktivite edin” dedi. Edebildiler mi? Edemediler. Sonuç? Dünyanın en değerli hurdalığı bizde oldu. Artık AK Parti Küme Başkanvekili bu soruyu, bu hesabı sorabiliyorsa bir saraya sorsun bakalım. Ancak kendisine bu soruyu sormadan evvel tavsiyem sarayın küçük ortağı Sayın Bahçeli’den biraz matematik dersi almasıdır.
İkinci soruyla ilgili olarak da açıklamamda belirttim. 20 bine yakın vatandaşımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması ve tahliyesi için gereken adımların geç kalmadan atıldığını görmek istiyoruz. Biz dün Meclis’te toplantı istemesek Meclis’i kapatacaklardı. Biz dün ne olacak bu insanların hali diye mecliste sormasak, bizim Küme Başkanvekilimiz sormasa, AK Parti Küme Başkanvekilinin bu mevzu aklına bile gelmeyecekti. Bir 5 bin sayısı söyleniyor. Fakat bunu Dışişleri’nden soruyoruz açıkçası net bir yanıt alamıyoruz. Alamadık dün. 15 bin vatandaşımız hala orada çatışma bölgesinde duruyor 5 bin gelse bile. Artık bu vatandaşlarımızın ziyan görmeden ülkemize gelmesi için gerekli adımlar derhal atılmalı dedik. Dün mecliste bunun altını çizerek söz ettik. Lakin bundan daha sonra biz milletimizin kaygısını tabir ettikten daha sonra akıllarına oradaki 20 bin yurttaşımızın hali geldi.
Daima söylüyoruz, bunlar milletin halini görmüyor, milletin feryadını duymuyor. Milleti unuttular, millette bunları sandıkta unutacak.
Teşekkür ediyorum.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
“HAZİNE BAKANI İLE DIŞİŞLERİ BAKANI KÜS MÜ?”
“HAZİNE BAKANI’NIN YAPTIĞI ACZİN VE AKILSIZLIĞIN TRAJİKOMEDİSİ”
“HABER KANALLARI BİLE NÖBETÇİ BIRAKTI, HÜKÜMET DIŞARIDA YAKALANDI”
CHP Sözcüsü Öztrak, CHP’nin Atatürk’ün “Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça, savaş bir cinayettir” düsturuyla hareket ettiğini belirterek, “Rusya’nın saldırısının, caydırıcı güç üzerine inşa edilecek diplomasiyle sonlandırılmasından yanayız. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne ve memleketler arası hukuka sıkı sıkıya bağlı kalınması gereğinin altını, bir defa daha itinayla çiziyoruz” diye konuştu.
Öztrak, Hükümetin Montrö’nün delinmesine yol açacak, Talan İstanbul Projesi’nden vazgeçtiğini, derhal kamuoyuna açıklamasını beklediklerini söz etti.
Döviz kurunun üst gitmesi durumunda, Kur Muhafazalı Mevduatın tam bir DÇM faciasına dönüşeceği ikazında bulunan Öztrak, bunu nazarann Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın panikleyerek vatandaşlara döviz almayın ihtarında bulunduğunu belirtti. Öztrak, “Şimdi soruyoruz, bu savaşın çıkacağını bile bile neyinize güvenip de bu kur muhafazalı mevduatı getirdiniz? İnsan hayret ediyor bu ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı ile Dışişleri Bakanı küs mü? İhracatçıdan zorla aldıkları dövizler de dahil, rezervleri cayır cayır yakacaksın kuru tutamayınca da panikleyeceksin, millete ‘Döviz almayın’ diye bu tweet atacaksın. Çok açık söyleyeyim, bu olsa olsa aczin ve akılsızlığın trajikomedisidir” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada tarihin akışını değiştirebilecek Ukrayna krizine, Erdoğan’ın Afrika seyahatindeyken yakalandığını, dönüşte topladığı dorukta ise Dış İşleri Bakanı’nın Kazakistan’da bulunması niçiniyle yer almadığını hatırlatan Öztrak, “Haber kanalları bile, Ukrayna kriziyle ilgili bir haftadır, geceleri nöbetçi bırakıyor, lakin ülkenin Dışişleri Bakanı da Cumhurbaşkanı da ülkede yok. Yani özetle, neresinden tutsanız elinizde kalan savrulan bir yönetim…” dedi.
CHP Genel Lider Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söylemiş oldu:
Rus ordusunun, Ukrayna topraklarına saldırısının başlamasından buyana 24 saatten çok mühlet geçti. Dünyanın ikinci büyük nükleer gücü, bir öteki ülkenin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini, dünyanın gözleri önünde gaye alıyor. Milletlerarası hukuk ayaklar altına alınıyor. Avrupa’nın ortasında beşerler ölüyor. Ukrayna’da aileler, siviller çaresiz. Gözleri yaşlı bekleşiyor.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDAN BU YANA EN DERTLİ PERİYOTLARDAN BİRİ
Büyük bir insani krizin başlangıcındayız. Bu krizin ana aktörleri Karadeniz’i paylaştığımız komşularımız. En kıymetli ekonomik ve ticari ortaklarımız içindelar. Bölgemizde istikrar ve barış büyük tehdit altında. En değerlisi de, bu hücum, dünyanın en büyük nükleer gücüne sahip NATO ittifakına dahil ülkelerin hudutlarında gerçekleşiyor. Hiç elbet, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, global savaş riskinin tepe yaptığı, en sorunlu periyotlardan birini yaşıyoruz.
MYK HARİKA TOPLANDI
Tüm bu gelişmeler üzerine, Genel Liderimiz dün, günün erken saatlerinde, GÜZEL Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA ve Gelecek Partilerinin Genel Liderleriyle, telefonda bir durum değerlendirmesi yaptı. Küme lider vekillerimize, hususa, meclisin el koyması için teşebbüste bulunmaları talimatını verdi. Meclis kümemizin uğraşlarıyla meclis açık tutuldu. Lakin Saray hükümeti, TBMM’yi bilgilendirmek için hiç kimseyi yollamadı. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın yönetildiği Gazi Meclisimiz, devre dışı bırakıldı. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Genel Liderimiz ise Denizli’deki programını yarıda kesti. Süratle Ankara’ya döndü. MYK’yı olağanüstü topladı. Toplantıya, CHP Dış Siyaset Müşavere Heyeti üyeleri ile birlikte, TBMM Dışişleri Komitesi üyeleri de katıldılar.
DÜNYA DEMOKRATLARI BİRLEŞİNİZ
Merkez İdare Konseyimiz, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin türel ve insani bakımdan kabul edilemez olduğunun altını bir defa daha çizdi. Bölgede barış ve istikrarın bir daha tesisi için, Ukrayna’nın siyasi birliğinin, egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasının, askeri harekatın derhal durdurulmasının, diplomatik müzakerelere çabucak başlanmasının gerekliliğine işaret etti. Rus ordusunun Kiev’e girip demokratik yöntemlerle seçilmiş bir hükümeti değiştirmesinin kabul edilemez olduğunu belirtti. Bu gelişmeler hem de Genel Liderimizin bir vakit içinder Brüksel de söylemiş olduği “Dünya demokratları birleşiniz” kelamlarının ne kadar haklı olduğunu da gösterdi.
MONTRÖ’YE BAĞLI KALINMALI
Biz, Ceddimizin “Milletin ömrü tehlikeye maruz kalmadıkça, savaş bir cinayettir” düsturuyla hareket ediyoruz. Rusya’nın saldırısının, caydırıcı güç üzerine inşa edilecek diplomasiyle sonlandırılmasından yanayız. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne ve milletlerarası hukuka sıkı sıkıya bağlı kalınması gereğinin altını, bir sefer daha ihtimamla çiziyoruz. Bugün, ne yazık ki, 80 yaşındaki emekli amiraller, “Montrö Kontratının tüm unsurlarına sahip çıkılsın” dediler diye mahkeme kapılarında süründürülüyorlar. Hükümete bu ortada bu ayıba derhal son verin diyoruz. Biz, Türkiye’nin Boğazlar hukukunu bugüne kadar uyguladığı üzere, itidal ortasında uygulaması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Montrö’nün anahtarının ve mukaveleyi yorumlama ytesirinin, bugüne kadar olduğu üzere bu günden daha sonra da, Türkiye’de olduğunun tartışılamayacağını da söz ediyoruz.
SARAY TALAN İSTANBUL’DAN VAZGEÇTİĞİNİ AÇIKLAMALI
bir daha Şahsım Hükümetinin Montrö’nün delinmesine yol açacak, Talan İstanbul Projesi’nden vazgeçtiğini, derhal kamuoyuna açıklamasını bekliyoruz. Rusya-Ukrayna çatışmasının siyaset üstü bir sorun olarak ele alınmasını, hükümetin bu hadisedeki tavrının temellerinin, millet iradesinin tecelligâhı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde istişareyle belirlenmesini istiyoruz. Ayrıyeten, gelişmelerin her basamağında meclisin, icranın başı tarafınca bilgilendirilmesini de bekliyoruz.
VATANDAŞLARIMIZ VE İŞ İNSANLARIMIZ İÇİN DİPLOMATİK TEMAS
Ayrıyeten Ukrayna’da bulunan, 20 bine yakın vatandaşımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması ve tahliyeleri için, gereken adımların daha fazla geç kalmadan atıldığını da görmek istiyoruz. bir daha bölgede yaşananlar niçiniyle iş insanlarımızın, turizmcilerimizin, nakliyecilerimizin uğradığı yahut uğrayacağı ziyanlara karşı önlemlerin bugünden geliştirilmesini bekliyoruz. Bu konularda gerekli diplomatik temasların yapılmasını ve tahlillerin vakit kaybetmeden bulunmasını istiyoruz.
RUSYA İLE ALAKAMIZ TÜRKİYE ALEYHİNE VE ASİMETRİK
Ülkemiz bu krizden en çok etkilenecek iktisatların başında geliyor. Soğuk savaş daha sonrasında Rusya ile Türkiye, aşikâr coğrafyalarda denetimli rekabeti sürdürürken, ekonomik münasebetler bu rekabetin haricinde tutuldu. Rus uçağının düşürülmesi, Büyükelçi Karlov suikastı üzere külfetli periyotlara karşın, iktisat, iki ülke içindeki ilgilerin temel itici gücü olmayı sürdürdü. Rusya ile başta güç, tarım, müteahhitlik ve turizm olmak üzere bir hayli farklı alanda işbirliklerimiz var. Lakin bu ekonomik bağlar, bilhassa son 20 yılda, istikrarsız ve “Türkiye aleyhine asimetrik” bir biçimde gelişti. Türkiye bu alakada, bir epey yumurtayı maalesef tıpkı sepete koydu. 2021 itibariyle, Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı 5 milyar 800 milyon dolar, Rusya’dan ithalatı ise 29 milyar dolar. Türkiye’nin dış ticaret açığının yarısı Rusya’yla yapılan dış ticaretten kaynaklanıyor.
RUSYA’NIN ENERJİYİ SİLAH OLARAK KULLANMA POTANSİYELİ VAR
Türkiye ile Rusya içindeki bu asimetrik bağımlılığın gerisinde başta doğalgaz olmak üzere güç ticareti var. EPDK datalarına bakılırsa; Türkiye doğalgaz ithalatının üçte birini, petrol ve petrol eserleri ithalatının da beşte birini, Rusya’dan yapıyor. Bu bağımlılık önemli… Zira Rusya, doğalgazı bir silah olarak kullanabileceğini, bir evvel yaşanan Gürcistan ve Kırım krizlerinde ortaya koydu. Rusya bu son krizde de Avrupa’ya, “Avrupa’nın doğal gaza 2 bin Avro ödeyeceği yeni dünyaya güzel geldiniz” diyerek, abanın altından sopayı da gösterdi. Akkuyu Nükleer Güç Santrali, TürkAkım üzere projeler Güçte Rusya’ya bağımlılığı daha da artırdı. Akkuyu’da hem santral üretimi, tıpkı vakitte işletmesi Ruslara verildi. Ruslardan nükleer güç teknolojisini alamadık fakat Ruslara Akdeniz’de liman hibe ettik. Ve 15 yıl boyunca üretilen elektriğin yüzde 50’sine, kilovatsaat başına KDV hariç 12,35 centten fahiş alım garantisi verdik.
TARIMDA ARZ GÜVENLİĞİ SAĞLANMALI
Öteki taraftan ziraî ithalatımızda da Rusya ve Ukrayna değerli bir yer tutuyor. 2021 yılında Türkiye 2 milyar 400 milyon dolarlık buğday ithal etmiş. Bunun 1 milyar 700 milyon dolarlık kısmı Rusya’dan, 423 milyon dolarlık kısmı da Ukrayna’dan gelmiş. Yani geçtiğimiz yıl, buğday ithalatımızın yüzde 87’si bu iki ülkeden sağlanmış. Bugün yaşanan gelişmeler dikkate alınarak, tarımda arz güvenliğinin artırılmasına ait stratejiler çabucak hayata geçirilmeli. Tedarikçi ülkeler çeşitlendirilmeli. Başka taraftan bu iki ülkeyle, narenciye ve domates ihracatında da, değerli pazarlarımız olduğu ortaya çıkıyor. Narenciye ve domates üreticilerinin burada çıkacak olaylar niçiniyle ziyanını önleyecek önlemler çabucak alınmalı.
HER 100 TURİSTTEN 27’Sİ RUSYA VE UKRAYNA’DAN GELİYOR
Bu iki ülke turizmde de değerli partnerlerimiz. 2021 yılında Türkiye’ye en epeyce ziyaretçi gönderen ülke Rusya. Bu ülkeden Türkiye’ye 4,5 milyondan fazla ziyaretçi gelmiş. Ülkemize en çok ziyaretçi gönderen üçüncü ülke ise Ukrayna… Birebir devirde Ukrayna’dan gelen turist sayısı 2 milyonun üstünde. Yani geçen yıl Türkiye’ye gelen her 100 turistten 27’si bu iki ülkeden gelmiş. Hatırlanacağı üzere Rusya’yla yaşanan uçak krizinin akabinde, bu ülkeden gelen turist sayısı bir yılda dörtte teğe inmişti. Misal bir turist kaybı, bugünün koşullarında turizm gelirlerinde yaklaşık 5 milyar dolarlık bir gerileme manasına geliyor.
YAŞANANLAR SÜRPRİZ DEĞİL
Hükümetin bu yaşanan gelişmeye hazırlıksız yakalandığını gösteren konuların altını da burada izlinizle çizmek istiyoruz. Dün NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, “Bu işgal sürpriz değil, aylardır bekliyor ve uyarıyoruz” diye açıklama yaptı. Bir NATO üyesi olarak bu ayrıntıların aynısının bizdeki hükümetin de elinde olması lazım. Fakat o denli anlaşılıyor ki “Monşer” deyip değiştirdiği, Dışişleri Bakanlığı’nın değerli diplomatlarının yerlerine atadığı, tek parti diplomasisinin mümessili, eski partililer, milletvekilleri, yolsuzluktan aklanmamış bakanlar, ellerindeki istihbaratı değerlendirememişler. Sarayın kibirlisini haberdar edememişler. Krizde arabuluculuğa soyunma atağı dahi yapan sarayın, krizin ne vakit sıcak çatışmaya dönüşeceğini okuyamadığı ortaya çıktı.
ERDOĞAN AFRİKA’DA DIŞ İŞLERİ BAKANI KAZAKİSTAN’DA
Erdoğan, bölgemizde ve dünyada tarihin akışını değiştirebilecek bu olaya Afrika seyahatindeyken yakalandı. Sarayın kibirlisi Afrika gezisini yarıda kesmek zorunda kaldı. Döndü. Güvenlik doruğunu topladı. Ancak bu sefer bir de baktık görüşmede Dışişleri Bakanı yok. Niçin? Zira o da toplantı yapıldığı sırada Kazakistan’daydı. Haber kanalları bile, Ukrayna kriziyle ilgili bir haftadır, geceleri nöbetçi bırakıyor, ancak ülkenin Dışişleri Bakanı da Cumhurbaşkanı da ülkede yok. Yani özetle, neresinden tutsanız elinizde kalan savrulan bir yönetim…
DOĞAL GAZDA ÖNGÖRÜSÜZLÜĞÜN MALİYETİ DE VATANDAŞIN SIRTINA YÜKLENECEK
Gaz meblağlarının tabana vurduğu devirde gaz mutabakatlarını vaktinde yenilememişler. Uyanıklar ya “Fiyatlar daha da düşer” diyerek, spot piyasadan gaz alıp düşmeyi beklemişler. Bu ortada depoları da boşaltmışlar. daha sonra da, fiyatlar yükselmeye başlayınca gaz mutabakatlarını yüksek fiyattan yapmak zorunda kalmışlar. Vizyonsuzlukları niçiniyle, artık şuanda doğalgaz depolarımızda boş. Doğalgaz arzında bir kesinti olursa, gaz meblağlarının tavan yaptığı bugünlerde spot piyasadan gaz almak durumundayız. Bu maliyet kimin sırtına yüklenecek? Tabi ki milletimizin sırtına yüklenecek. Yakın vakitte İran’dan alınan doğalgazın teknik niçinlerle kesintiye uğraması sonucunda büyük bir güç krizini yaşadık. Endüstriye verilen doğalgazda, elektrikte, kesintiler, kısıntılar yapıldı. Endüstrici, ihracatçı bundan epeyce önemli ziyan gördü. Genel Liderimiz, var olan mevcut doğalgaz depolarında, Ocak ayında doluluk oranının, üçte teğin altına düştüğünü sayı rakam ortaya koydu. Yetkilileri uyardı. Tüm ihtarlara karşın, Saray Hükümetinin bu biçimde bir duruma hazırlık yapmadığı ortaya çıktı. bir fazlaca mevzuda saray hükümetini uyardık. Bilhassa bu Ukrayna, Rusya krizi, kara kış sıkıntısı. Lakin saray, buna hiç aldırmadı. Sarayın artık “Duymadık, görmedik, beklenmedik bir durum” demesi de mümkün değil. Stoltenberg’den, ana muhalefet partisi önderinden, dünyanın her yerinden herkes uyardı.
RUSLAR 2014’TEN DERS ALDI
Devlet akılla, stratejiyle ve basiretle yönetilir. 2014’te Kırımı işgal ettikten daha sonra, biliyorsunuz dünyada Rusya’ya epey kıymetli yaptırımlar uygulandı. Rusya da, o andan itibaren, yaptırımlara karşı iktisadının dayanıklılığını, direncini artıracak, önemli bir program uygulamaya başladı. Kamuda mali disiplini artırdı. Ve iktisatta önemli bir dedolarizasyona gitti. Yani dolar varlıklarını azalttı. Buna karşılık dolar haricindeki varlıklardan oluşan döviz rezervlerini de artırdı. Geçtiğimiz yıl Rusya, 120 milyar dolar ödemeler istikrarı fazlası verdi. Bugün Rus Merkez Bankası’nın kasasındaki döviz rezervleri, 640 milyar dolarla rekor kırdı. Rusya yeni bir yaptırım sürecine hazırlığını yapmış görünüyor.
ANALARIMIZIN YÜZÜĞÜNE, BİLEZİĞİNE TALİP OLDU
Pekala bu yaptırımlardan Rusya’dan daha sonra en çok etkilenecek ülke olan biz, biz ne yapmışız? Karadeniz’deki bu trajediye, hükümetin yanlış siyasetlerinin sebep olduğu kriz niçiniyle fazlaca kırılgan bir iktisatla yakalanmışız. Ödemeler istikrarındaki açıklar artıyor. Merkez Bankası’nın rezerv kasası da, 43 milyar dolardan fazla açık veriyor. Biz, “Sahte istikrar havası basmak için Merkez Bankası’nın art kapısından zımnî gizli sattıkları, 128 milyar doların bedelinin epeyce ağır olacağını” tekraren söylemiş olduk. Lakin bu rezervleri yerine koymak için şahsım hükümeti hiçbir şey yapmadı. Tam aksine Saray, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” deyip, ülkeyi döviz krizine sokma hünerini gösterdi. Elinde döviz kalmayınca da, zenginin mevduatına, şirketlerin bankadaki paralarına, yurt haricindeki vatandaşlarımızın birikimlerine, analarımızın çeyiz sandığında duran kefen parası altın yüzüklerine, bileziklerine talip oldu.
BU, TÜRKİYE’Yİ BATIRMA MODELİDİR
Hazinenin parasıyla döviz kuruna garantör oldu. Tüm kur riskini Hazine’nin sırtına taşıyarak ekonomiyi daha da dolarize etti. Kur Muhafazalı Mevduat dedi. Daha evvel ekonomiyi batıran DÇM’leri geri getirdi. İsmine da “Yeni Türkiye Modeli” dedi. Bu “Türkiye’yi Batırma Modelidir” buradan açıkça tabir edeyim. Kur Muhafazalı Mevduat uygulaması Aralık ayının sonunda başladı. 22 Aralık’la 31 Aralık içinde, bu mevduat için açıklanan kurların ortalaması, 12 lira 19 kuruş. Yani 1 dolar 12 lira 19 kuruş. Ocak ayında bu mevduat için açıklanan dolar kurlarının ortalaması ise 13 lira 58 kuruş olmuş.
KKM TAM BİR FACİA OLACAK
Ukrayna tansiyonu daha sonrası, dolar kuru 14 lira 63 kuruşa kadar yükseldi. Son bir haftada kamu bankaları üzerinden, 3,5 milyar dolar rezerv satıldığını uzmanlar söylüyor. Buna karşın dolar kuru 14 lira civarında geziniyor. İki ayda kur neredeyse 2 lira arttı. Hafta başından bu yana, emsal ülkeler ortasında, krizin tarafı olan Rusya’nın akabinde, dolar karşısında, parası en çok kıymet kaybeden ikinci ülke biziz. Kurun bu biçimde üst gitmesi durumunda, Kur Muhafazalı Mevduat tam bir DÇM faciası olacak.
HAZİNE BAKANI İLE DIŞİŞLERİ BAKANI KÜS MÜ?
Hazine ve Maliye Bakanlığı da bunu gördü panikledi. Elinde araç yok ne yapsın? Toplumsal medyadan şu, paylaşım yaptı. Bu yazıda Hazine ve Maliye Bakanlığı mealen şunu diyor: “Ukrayna’daki gelişmeleri izliyoruz. Gerekli tüm önlemleri alacağız. Dolar almayın, pişman olursunuz.” Artık soruyoruz, bu savaşın çıkacağını bile bile neyinize güvenip de bu kur muhafazalı mevduatı getirdiniz? İnsan hayret ediyor bu ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı ile Dışişleri Bakanı küs mü? İhracatçıdan zorla aldıkları dövizler de dahil, rezervleri cayır cayır yakacaksın kuru tutamayınca da panikleyeceksin, millete “Döviz almayın” diye bu tweeti atacaksın. Çok açık söyleyeyim, bu olsa olsa aczin ve akılsızlığın trajikomedisidir.
BU KADAR BASİRETSİZLİK OLMAZ
Merkezi İdarenin toplam borçlarının ortasında döviz cinsinden borçların hissesi, 2018’de yüzde 45’miş. 2021’in Aralık ayında yüzde 66’ya çıkmış. Dolarizasyon bütün süratiyle yaşanmış. Artık dolar kurundaki her 10 kuruşluk artış, Merkezi İdarenin borcuna 14 milyar lira ek ediyor. Putin iktisadını dedolarize ederken biz dolarize etmişiz. Bu kadar basiretsiz davranılmaz. Bir iktisat bu kadar da berbat yönetilmez.
PUTİN VE BIDEN ÖNLEM ALMIŞ, SARAY YATMIŞ
Ekonomiyi yönetmek, “Dolar almayın” diye toplumsal medya paylaşımı yaparak, millete aba altında sopa göstermek değildir. Yani bunu yaptığınız vakit zaafınızı gösteriyorsunuz. Elinizi açık ediyorsunuz. Tam bilakis milletin dövize koşmasına niye oluyorsunuz. Bunun yerine çıkacaksınız, hangi hazırlıkları yaptığınızı, hangi önlemleri aldığınızı ve alacağınızı açıklayacaksınız. İşte, ABD Lideri Biden dün, Rusya’ya uygulayacakları yaptırımları deklare etti. Bunu yaparken, vatandaşlarını akaryakıt fiyatındaki artışa karşı korumak için ellerindeki tüm araçları kullanacaklarını söylemiş oldu. Bir plan deklare etti. Pekala bizde bu biçimde bir plan var mı? Kaç gündür brent petrol 100 dolar düzeylerinde dolaşıyor. Dolar kuru üst gidiyor. Ülkemizde, akaryakıt ve mazotta fiyat artışını engellemek için hükümet ne yapıyor? hiç bir açıklama yok. Putin önlem alırken, Biden önlem alırken, bizdeki Saray hükümeti yan gelip yatmış.
ÖLME EŞEĞİM ÖLME, YONCA BİTECEK
Nebati Bakan gözleri ışıl ışıl, yaza hakikat turizm gelirlerinin artacağından, ihracatın patlayacağından, dolarların Merkez Bankası kasasına dolacağından, kararında da kurun düşeceğinden bahsediyordu. daha sonra ne olacak? Enflasyon da düşecekti. Hayal aleminde yaşayan Nebati Bakan, “Ölme eşeğim ölme, yonca bitecek” diyordu.
SARAY TİPİ İKTİSAT MODELİNİN TABUTUNA SON ÇİVİ
Bu zihni hudut projesinin gerçekleşmesi, aslında Rusya-Ukrayna krizi olmasa da mümkün değildi. Ukrayna-Rusya krizi, esasen meyyit doğan, Saray Tipi İktisat Modelinin, tabutuna son çiviyi çakmıştır. Bu krizin uzaması durumunda turizm gelirlerimizde değerli bir düşüş görülebilir. Gücün fiyatı giderek yükseliyor, ihracatımız etkilenebilir, emtia meblağları yükseliyor, tarım eseri fiyatları yükseliyor. Milletimiz hayat pahalılığının altında her geçen gün daha fazla eziliyor. Açık söyleyeyim, bu saray idaresi iktisat idaresinde kaldıkça da ezilmeye devam edecek.
RAFA TEZGAHA DOKUNAN YANIYOR
Pazarlarda tezgahlara, markette raflara dokunan yanıyor. Pazarcı tezgah açamıyor. Faturalar arşı alaya tırmanmaya devam ediyor. Hükümet elektriğe Cumhuriyet tarihinde görülmemiş artırımı bir defada bindirdi. İki aydır, “indirdik, indireceğiz, nasıl indirsek” diye formül arıyorlar. Bu işler formülle falan olmaz. Yapılacak iş muhakkaktır, fiyatları 31 Aralık öncesine çekeceksiniz. Bu kadar… Ancak saray, Ocakları batıran doğalgaz faturalarına kuş kadar dayanak vermek için bile, bin dereden su getiriyor. Takviyesi kışın sonunda vereceklermiş. Badel harabül Basra…
TABAN FİYAT AÇLIK SONUNUN ALTINDA
Esnaf kan ağlıyor, emekçi kan ağlıyor, çiftçi kan ağlıyor. 2020’de 6 milyon 630 bin 682 hane toplumsal yardım almak zorunda kalmış. Türk-İş bugün Şubat ayı açlık ve yoksulluk hududunu deklare etti. Geçen yılın sonunda alayiş valayişle açıklanan minimum fiyat iki ay ortasında açlık hududunun 300 lira altına düşmüş. Mutfaktaki enflasyon aylık yüzde 7’nin, yıllık yüzde 66’nın üstünde. Bekar bir çalışanın hayat maliyeti aylık 5 bin 969 lira 80 kuruş olmuş. Yani minimum fiyatlı bir çalışan, tek başına yaşayan, hayatta kalmak için bir yerlerden 1.716 lira 40 kuruş daha bulmak zorunda. Dört kişilik bir ailenin yoksulluk hududu 15 bin 140 lira olmuş. Buradan soruyorum, bugün ülkemizde kaç meskene aylık 15 bin 140 lira giriyor?
MİLLETİ BÖLDÜ, YOKSULLUKTA BİRLEŞTİRDİ
Memlekette açlık hududunun altındaki minimum fiyat aslına bakarsan ortalama fiyat oldu. Bu hükümet evvel milleti böldü, daha sonra açlıkta ve yoksullukta birleştirdi. Memleketi Cemal Süreya’nın şiirine benzetti: “Ali’nin üçgenidir bu çizdiğim, na şunlar üç açı, üçü de yoksul…” Geçenlerde bir televizyonun mikrofon uzattığı vatandaş, ülkemizin halini ne hoş özetledi: “Bu yaşadığımız hayat değil, bastırılmış çaresizlik.”
MİLLETİMİZ ÇARESİZ DEĞİL
Lakin buradan şunu tabir edelim, milletimiz çaresiz değildir. Bu ülke büyük bir ülke, bu millet büyük bir millettir. Hakka, hukuka, adalete inananların el ele vermesiyle, beslemelerini ve yandaş müteahhidini değil, vatandaşını düşünen bir idareyle, ekonomimiz, beklenenden hayli daha kısa müddette toparlanıp ayağa kalkacaktır. Hakça paylaşabileceğimiz yüksek refahı sağlayabilecektir.
İKİNCİ YÜZYILIMIZIN GÜNEŞİ PARLAYACAK
Pazartesi günü 6 Genel Liderin atacağı ortak imza, ülkemiz için bir dönüm noktasıdır. Memleketimizin üzerindeki karanlık bulutlar dağılmaya başlayacak, cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının güneşi, ufukta parlayacaktır. Biz hazırız, milletimiz hazır.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Artık sorular var ise alabilirim.
Soru- AK Parti Küme Başkanvekili Ahmet Emin Akbaşoğlu 28 Şubat’ta yapılacak açıklama için “28 Şubat post çağdaş darbesinin geri çağrılmasıdır. 28 Şubat’a kapı aralanmıştır” tabirini kullandı. Bu kelamları nasıl değerlendirirsiniz? Akbaşoğlu ayrıyeten güçlendirilmiş parlamenter sistemden Cumhurbaşkanının nasıl seçileceğini sorarak “Meclis mi, halk mı seçecek?” diye sordu. Bu 28 Şubat’a kapı aralama tabiri ve soru hakkında sizin değerlendirmeniz nasıl olur?
Faik ÖZTRAK- Artık birinci sözle ilgili olarak Genel Liderimiz tekraren söylemiş oldu. 28 Şubat’ta yapılacak açıklama, “Rafa kalkan demokrasinin raftan indirilmesidir” dedi. AK Partinin Küme Başkanvekili bunu nasıl öbür türlü yorumlayabiliyor şaşıyorum. Bir de Cumhurbaşkanının seçilmesiyle ilgili soru vardı. Şunun altını çizerek söyleyeyim, biz milletimizin iradesine saygılıyız. Lakin AK Parti Küme Başkanvekili Ümit Yaşar Oğuzcan’ın şiirindeki üzere “…bir Ayten’dir tutturmuş gidiyor. Bin defa Ayten, milyon kez Ayten…”
Soru- bir daha Akbaşoğlu, CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve ÂLÂ Parti başkanı Meral Akşener’in S-400’lere ait açıklamalarını da eleştirdi. İki önderin açıklamaları için kin ve haset sonucunda söylenmiş kelamlar dedi. Buna cevabınız ne olacak? Devamında bir de Akbaşoğlu bir daha, Ukrayna’dan şu ana kadar 5 bine yakın vatandaşın tahliye edildiğini tabir etti. Tahliyelerin ne etapta olduğuna ait bir bilginiz var mı ya da buna dönük size gelen davetler oluyor mu?
Faik ÖZTRAK- Genel Liderimiz tekraren “S-400’leri aldıysanız aktivite edin” dedi. Edebildiler mi? Edemediler. Sonuç? Dünyanın en değerli hurdalığı bizde oldu. Artık AK Parti Küme Başkanvekili bu soruyu, bu hesabı sorabiliyorsa bir saraya sorsun bakalım. Ancak kendisine bu soruyu sormadan evvel tavsiyem sarayın küçük ortağı Sayın Bahçeli’den biraz matematik dersi almasıdır.
İkinci soruyla ilgili olarak da açıklamamda belirttim. 20 bine yakın vatandaşımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması ve tahliyesi için gereken adımların geç kalmadan atıldığını görmek istiyoruz. Biz dün Meclis’te toplantı istemesek Meclis’i kapatacaklardı. Biz dün ne olacak bu insanların hali diye mecliste sormasak, bizim Küme Başkanvekilimiz sormasa, AK Parti Küme Başkanvekilinin bu mevzu aklına bile gelmeyecekti. Bir 5 bin sayısı söyleniyor. Fakat bunu Dışişleri’nden soruyoruz açıkçası net bir yanıt alamıyoruz. Alamadık dün. 15 bin vatandaşımız hala orada çatışma bölgesinde duruyor 5 bin gelse bile. Artık bu vatandaşlarımızın ziyan görmeden ülkemize gelmesi için gerekli adımlar derhal atılmalı dedik. Dün mecliste bunun altını çizerek söz ettik. Lakin bundan daha sonra biz milletimizin kaygısını tabir ettikten daha sonra akıllarına oradaki 20 bin yurttaşımızın hali geldi.
Daima söylüyoruz, bunlar milletin halini görmüyor, milletin feryadını duymuyor. Milleti unuttular, millette bunları sandıkta unutacak.
Teşekkür ediyorum.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı