- Katılım
- 15 Nis 2021
- Mesajlar
- 2,706
- Puanları
- 0
Covid aşıları gebeliğe ziyan verir mi, düşük yapmaya tesiri nedir? Getty Images
Covid-19 aşılarının gebeliğe ziyan verdiği ve düşük yapmaya niye olduğuna dair temelsiz ve yanlış tezler tüm gerçek delillere karşın, hala internette dolaşmaya devam ediyor.
Hekimler, evvela hamilelik sırasında koronavirüs aşılarına karşı temkinli davrandılar ve aşıdan kaçınmayı tavsiye ettiler.
Lakin artık, o kadar epey güvenlik verisi elde edildi ki, bu tavsiye değişti. Aşı artık etkin olarak gebe bayanlara teşvik ediliyor. Zira koronavirüse yakalanmak hamileliği de riske atabiliyor.
Hamilelik ve koronavirüs aşılarına ait savları ve niye yanlış olduklarını inceledik.
‘Aşı yumurtalıklarda birikiyor’ tezi – Yanlış
Bu teori Japonya’da yapılan bir çalışmanın yanlış okumasından geliyor.
Kelam konusu deneyde, insanlara verilenden çok daha yüksek dozda aşı farelere enjekte edildi. (Bin 333 kat daha fazla.)
Ve enjeksiyondan 48 saat daha sonra toplam dozun yalnızca yüzde 0,1’i farelerin yumurtalıklarında görüldü.
Toplam ölçünün yüzde 53’ü bir saat daha sonra, yüzde 25’i de 48 saat olmak üzere daha fazla ölçüde aşı ise iğnenin vurulduğu bölgede bulundu. (İnsanlar için kolda)
Aşının görüldüğü bir daha sonraki en yaygın yer ise kandaki atık hususlardan kurtulmaya yardımcı organ olan karaciğerdi. 48 saat daha sonra toplam aşı ölçüsünün yüzde 16’sı karaciğerde görüldü.
Bu iddiayı destekleyenler ise yumurtalıklarda bulunan yağ konsantrasyonuna atıfta bulunan bir sayı cımbızladı.
Yumurtalıklardaki yağ ölçüsü, aşı içeriği bedende enjeksiyon bölgesinden taşındığı için aşının vurulmasından 48 saat daha sonra arttı.
Ancak en kıymetlisi, yumurtalıklarda bulunan bu ölçünün, virüsün genetik malzemesini içerdiğine dair rastgele bir delil yoktu.
Bu iddiayı ortaya atanlar, çalışma çevrimiçi olarak açık bulunmasına karşın çalışmanın “sızdırıldığını” da sav ettiler.
Getty Images
‘Takip bilgileri, aşıların düşüklere niye olduğunu gösteriyor’ tezi – Yanlış
Birtakım paylaşımlarda, İngiltere ve ABD’de yapılan aşı takip bilgilerinde düşüklerin bildirildiği vurgulandı.
Bu takip sistemlerinde aşı olan rastgele bir kimse, aşı olduktan daha sonra yaşadığı semptomları yahut sıhhat durumlarını bildirebiliyor. Fakat aşı olan herkes de bildirmiyor. ötürüsıyla bu tercihlerle oluşturulan bir veritabanı.
Ve bu veritabanlarında hakikaten de düşükler bildirildi. Ne yazık ki düşükler yaygın olaylardır. Fakat bu, düşüklere aşının niye olduğu manasına gelmez.
Bu mevzuda yapılan bir çalışma, aşılı şahıslar içindeki düşük oranının, genel popülasyonda beklenen düşük oranı olan yüzde 12,5 ile uyumlu olduğu kararına ulaştı.
Imperial College London’da üreme immünologu olan Dr. Victoria Male, bu takip sistemlerinin genel popülasyonda az görülen aşı yan tesirlerini tespit etmek için epeyce âlâ olduğunu söylüyor. Ender durumlarda gerçekleşmiş kan pıhtısı çeşidinin AstraZeneca aşısı ile ilişkilendirilmesi de bu yolla oldu.
Aşılı şahıslarda apansız olağandışı belirtiler görmeye başlarsanız, bu bir tehlike işareti manasına gelir.
Lakin regl devrindeki değişiklikler, düşükler ve kalp problemleri üzere nüfusta yaygın olan durumlar, takiplerde hayli âlâ değildir. Bu durumları datalarda gördüğünüzde tehlike çanları çalmaz zira aşı olsun ya da olmasın insanların bu meselelerle müsabakasını bekleyebilirsiniz.
Şayet ki aşılanmış insanlarda, aşılanmamış insanlarda görülene göre epey daha fazla düşük hadisesi olursa, bu bilgiler bir soruşturmaya ön ayak olabilir. Fakat durum bu biçimde olmadı.
Kimi beşerler da, Covid-19 aşısı ile ilgili tecrübelerini bu veritanlarına bildiren insan sayısının, evvelki senelera bakılırsa öteki aşılar ve ilaçlar için yapılan bildirimlerden çok daha fazla olduğuna dair kimi grafikler paylaştı.
Bu, Covid-19 aşısının daha az inançlı olduğunu ima etmek için kullanıldı. Ancak artış bize bunu söylemiyor. Bu durum nüfusun daha evvel görülmemiş bir kısmının aşılandığını gösteriyor.
Getty Images
‘Aşılar plasentaya saldırabilir’ argümanı – Delil yok
Bilimsel araştırmacı Michael Yeadon’un kaleme aldığı ve sıkça paylaşılan bir sunumuda, Pfizer ve Moderna aşılarında bulunan koronavirüs spike proteininin, plasentanın oluşumunda rol oynayan syncytin-1 isimli bir proteine emsal olduğunu tez edildi.
Yeadon bu durumun, virüse karşı olan antikorların, gelişim durumundaki bir hamileliğe saldırmasına niye olabileceği kestiriminde bulundu.
Kimi uzmanlar bu kestirimin, Covid aşılarının doğurganlığa ziyan verebileceğine dair inancın kaynağı olduğuna inanıyor.
Aslında syncytin-1 ve koronavirüsün spike proteini, rastgele iki rastgele protein kadar misal. Şayet beden birbirine bu kadar kolay karışsaydı, her enfeksiyon kaptığında ve antikor geliştirdiğinde kendi organlarına saldırma riskiyle karşı karşıya kalırdı.
Fakat Yeadon’un teorisini çürütmeye yardımcı olacak ispatlar toplandı.
Duyduğu kaygılara direkt cevap vermek isteyen ABD’li doğum uzmanı Dr. Randy Morris, IVF tedavisi goren hastalarını aşılamanın, başarılı hamilelikte bir fark yaratıp yaratmadığını görmek üzere bir çalışma yaptı.
Dr Morris’in çalışmasından; aşılanmış, aşılanmamış ve daha evvel enfekte olmuş toplam 143 kişinin, başarılı bir embriyo implantasyonuna sahip olma ve hamileliğin devam etmesi için eşit derecede bahtı olduğu kararı ortaya çıktı.
143 kişilik deney kümeye ilişkin bir çalışma küçük bir çalışma. Lakin fazlaca sayıda öbür delile katkıda bulunuyor. Ve kelam konusu sav yanlışsız olsaydı, bunun bu büyüklükteki bir çalışmada dahi ortaya çıkmasını beklerdiniz.
Dr. Morris, bu kaygıları yayan insanların, aşıdan gelen antikorların doğurganlığa ziyan verirken, doğal yolla oluşan antikorların niye ziyan vermediğini açıklamadıklarını belirtti.
Sorun şu ki, bilim insanları kelam konusu savlar karşısında insanları rahatlatmak ismine ispat üretmek için çalışırken, komplo teorisyenleri her seferinde yeni öteki bir sav ortaya atıyor.
Tıpkı Dr. Morris’in söylemiş olduği üzere: “Bir komplo teorisinin en ayırt edici özelliği, çürütüldüğü anda siz de yeni diğer bir argümana odaklanırsınız.”
Covid-19 aşılarının gebeliğe ziyan verdiği ve düşük yapmaya niye olduğuna dair temelsiz ve yanlış tezler tüm gerçek delillere karşın, hala internette dolaşmaya devam ediyor.
Hekimler, evvela hamilelik sırasında koronavirüs aşılarına karşı temkinli davrandılar ve aşıdan kaçınmayı tavsiye ettiler.
Lakin artık, o kadar epey güvenlik verisi elde edildi ki, bu tavsiye değişti. Aşı artık etkin olarak gebe bayanlara teşvik ediliyor. Zira koronavirüse yakalanmak hamileliği de riske atabiliyor.
Hamilelik ve koronavirüs aşılarına ait savları ve niye yanlış olduklarını inceledik.
‘Aşı yumurtalıklarda birikiyor’ tezi – Yanlış
Bu teori Japonya’da yapılan bir çalışmanın yanlış okumasından geliyor.
Kelam konusu deneyde, insanlara verilenden çok daha yüksek dozda aşı farelere enjekte edildi. (Bin 333 kat daha fazla.)
Ve enjeksiyondan 48 saat daha sonra toplam dozun yalnızca yüzde 0,1’i farelerin yumurtalıklarında görüldü.
Toplam ölçünün yüzde 53’ü bir saat daha sonra, yüzde 25’i de 48 saat olmak üzere daha fazla ölçüde aşı ise iğnenin vurulduğu bölgede bulundu. (İnsanlar için kolda)
Aşının görüldüğü bir daha sonraki en yaygın yer ise kandaki atık hususlardan kurtulmaya yardımcı organ olan karaciğerdi. 48 saat daha sonra toplam aşı ölçüsünün yüzde 16’sı karaciğerde görüldü.
Bu iddiayı destekleyenler ise yumurtalıklarda bulunan yağ konsantrasyonuna atıfta bulunan bir sayı cımbızladı.
Yumurtalıklardaki yağ ölçüsü, aşı içeriği bedende enjeksiyon bölgesinden taşındığı için aşının vurulmasından 48 saat daha sonra arttı.
Ancak en kıymetlisi, yumurtalıklarda bulunan bu ölçünün, virüsün genetik malzemesini içerdiğine dair rastgele bir delil yoktu.
Bu iddiayı ortaya atanlar, çalışma çevrimiçi olarak açık bulunmasına karşın çalışmanın “sızdırıldığını” da sav ettiler.
Getty Images
‘Takip bilgileri, aşıların düşüklere niye olduğunu gösteriyor’ tezi – Yanlış
Birtakım paylaşımlarda, İngiltere ve ABD’de yapılan aşı takip bilgilerinde düşüklerin bildirildiği vurgulandı.
Bu takip sistemlerinde aşı olan rastgele bir kimse, aşı olduktan daha sonra yaşadığı semptomları yahut sıhhat durumlarını bildirebiliyor. Fakat aşı olan herkes de bildirmiyor. ötürüsıyla bu tercihlerle oluşturulan bir veritabanı.
Ve bu veritabanlarında hakikaten de düşükler bildirildi. Ne yazık ki düşükler yaygın olaylardır. Fakat bu, düşüklere aşının niye olduğu manasına gelmez.
Bu mevzuda yapılan bir çalışma, aşılı şahıslar içindeki düşük oranının, genel popülasyonda beklenen düşük oranı olan yüzde 12,5 ile uyumlu olduğu kararına ulaştı.
Imperial College London’da üreme immünologu olan Dr. Victoria Male, bu takip sistemlerinin genel popülasyonda az görülen aşı yan tesirlerini tespit etmek için epeyce âlâ olduğunu söylüyor. Ender durumlarda gerçekleşmiş kan pıhtısı çeşidinin AstraZeneca aşısı ile ilişkilendirilmesi de bu yolla oldu.
Aşılı şahıslarda apansız olağandışı belirtiler görmeye başlarsanız, bu bir tehlike işareti manasına gelir.
Lakin regl devrindeki değişiklikler, düşükler ve kalp problemleri üzere nüfusta yaygın olan durumlar, takiplerde hayli âlâ değildir. Bu durumları datalarda gördüğünüzde tehlike çanları çalmaz zira aşı olsun ya da olmasın insanların bu meselelerle müsabakasını bekleyebilirsiniz.
Şayet ki aşılanmış insanlarda, aşılanmamış insanlarda görülene göre epey daha fazla düşük hadisesi olursa, bu bilgiler bir soruşturmaya ön ayak olabilir. Fakat durum bu biçimde olmadı.
Kimi beşerler da, Covid-19 aşısı ile ilgili tecrübelerini bu veritanlarına bildiren insan sayısının, evvelki senelera bakılırsa öteki aşılar ve ilaçlar için yapılan bildirimlerden çok daha fazla olduğuna dair kimi grafikler paylaştı.
Bu, Covid-19 aşısının daha az inançlı olduğunu ima etmek için kullanıldı. Ancak artış bize bunu söylemiyor. Bu durum nüfusun daha evvel görülmemiş bir kısmının aşılandığını gösteriyor.
Getty Images
‘Aşılar plasentaya saldırabilir’ argümanı – Delil yok
Bilimsel araştırmacı Michael Yeadon’un kaleme aldığı ve sıkça paylaşılan bir sunumuda, Pfizer ve Moderna aşılarında bulunan koronavirüs spike proteininin, plasentanın oluşumunda rol oynayan syncytin-1 isimli bir proteine emsal olduğunu tez edildi.
Yeadon bu durumun, virüse karşı olan antikorların, gelişim durumundaki bir hamileliğe saldırmasına niye olabileceği kestiriminde bulundu.
Kimi uzmanlar bu kestirimin, Covid aşılarının doğurganlığa ziyan verebileceğine dair inancın kaynağı olduğuna inanıyor.
Aslında syncytin-1 ve koronavirüsün spike proteini, rastgele iki rastgele protein kadar misal. Şayet beden birbirine bu kadar kolay karışsaydı, her enfeksiyon kaptığında ve antikor geliştirdiğinde kendi organlarına saldırma riskiyle karşı karşıya kalırdı.
Fakat Yeadon’un teorisini çürütmeye yardımcı olacak ispatlar toplandı.
Duyduğu kaygılara direkt cevap vermek isteyen ABD’li doğum uzmanı Dr. Randy Morris, IVF tedavisi goren hastalarını aşılamanın, başarılı hamilelikte bir fark yaratıp yaratmadığını görmek üzere bir çalışma yaptı.
Dr Morris’in çalışmasından; aşılanmış, aşılanmamış ve daha evvel enfekte olmuş toplam 143 kişinin, başarılı bir embriyo implantasyonuna sahip olma ve hamileliğin devam etmesi için eşit derecede bahtı olduğu kararı ortaya çıktı.
143 kişilik deney kümeye ilişkin bir çalışma küçük bir çalışma. Lakin fazlaca sayıda öbür delile katkıda bulunuyor. Ve kelam konusu sav yanlışsız olsaydı, bunun bu büyüklükteki bir çalışmada dahi ortaya çıkmasını beklerdiniz.
Dr. Morris, bu kaygıları yayan insanların, aşıdan gelen antikorların doğurganlığa ziyan verirken, doğal yolla oluşan antikorların niye ziyan vermediğini açıklamadıklarını belirtti.
Sorun şu ki, bilim insanları kelam konusu savlar karşısında insanları rahatlatmak ismine ispat üretmek için çalışırken, komplo teorisyenleri her seferinde yeni öteki bir sav ortaya atıyor.
Tıpkı Dr. Morris’in söylemiş olduği üzere: “Bir komplo teorisinin en ayırt edici özelliği, çürütüldüğü anda siz de yeni diğer bir argümana odaklanırsınız.”