- Katılım
- 25 Eyl 2020
- Mesajlar
- 2,594
- Puanları
- 38
“Diplomatik misyonlarımız bakılırsavinin başındadır”
Genel Lider Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Genel Merkezde, Cumhurbaşkanımız ve Genel Liderimiz Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Karar ve İdare Şurası (MKYK) toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.
Toplantının yüklü gündem hususunun, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri müdahalesi olduğunu belirten Çelik, bütün bu eforlara karşın krizin kademe kademe yükseldiğini ve sonuçta bugünkü hücum durumunun ortaya çıktığını söz etti.
Parti Sözcüsü Çelik, “Gelinen nokta, gerek İkinci Dünya Savaşı daha sonrasında, gerek soğuk savaş daha sonrasında Batı ittifakıyla Rusya içindeki en gergin durum diyebiliriz. İkinci Dünya Savaşı’ndan daha sonra Soğuk Savaş periyotlarında bir epey gerginlik kelam konusu oldu lakin bu gerginliklerin hiç biri bu basamağa ulaşmamıştı. Bunun Batı-Rusya ilgileri açısından jeopolitik sonuçları, ekonomik sonuçları bundan daha sonraki dünya tertibi açısından da kuvvetli sonuçları olacaktır.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın tansiyonun yükseldiği birinci andan itibaren hem gerginliğin azaltılması için hem barışın kurulması için ağır bir uğraş sarf ettiğini aktaran Çelik, şu biçimde devam etti:
“Ukrayna Devlet Lideri Sayın Vladimir Zelenskiy ile Rusya Devlet Lideri Sayın Putin ile NATO içerisindeki müttefiklerimizden, çeşitli devlet liderleri ve hükümet liderleri ile ağır bir biçimde bu görüşmeleri sürdürdü. Görüşmelerin odak noktası, diplomasi yoluyla Minsk Muahedesi çerçevesinde bu krizin çözülmesiydi. Aslında Ukrayna tarafıyla ve Rusya tarafıyla en direkt konuşabilen Devlet Lideri olarak Cumhurbaşkanımızın bu uğraşları hem Ukrayna tarafınca hem Rusya tarafınca olumlu karşılandı.”
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın, olayın başından itibaren Türkiye’nin üzerine düşeni yapacağını, barış yoluyla tahlil için katkıda bulunabileceğini tabir ettiğini kaydeden Çelik, şu biçimde devam etti:
“Fakat gelinen noktada çatışma başlamış durumda. Dün Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Putin ile kapsamlı bir görüşmesi oldu. Hakikaten bu görüşlerini açık bir biçimde söz etti, Sayın Putin de kendileri açısından kendi bakış açısından olayın çeşitli safahatını Sayın Cumhurbaşkanımızla paylaştı. Bugün prestijiyle memleketler arası hukuku ağır bir biçimde ihlal eden ve hayli vahim sonuçları olabilecek bir tablo ortaya çıktı. Bu işgali tümüyle reddediyoruz, haksız ve hukuksuz bir aksiyondur, haksız ve hukuksuz bir biçimde süreç yürütülmüştür ve bu sonuç ortaya çıkmıştır.”
Çelik, olayın başından itibaren Ukrayna’nın toprak bütünlüğünden yana olduklarını, Ukrayna’nın siyasi birliğini ve toprak bütünlüğünü prensipleri gereği kuvvetli bir biçimde savunacaklarını söz ettiklerini hatırlattı.
“Gelinen noktada bir haksız ve hukuksuz saldırganlık ortaya çıkmıştır”
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın, Afrika gezisi dönüşünde yaptığı “Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini kuvvetli bir biçimde savunuyoruz. Ukrayna’dan ve Rusya’dan, ikisinden de vazgeçmeyiz.” formundaki açıklamalarının kıymetli olduğunu, bu iki sözün birlikte ele alınması gerektiğini vurgulayan Çelik, şöyleki devam etti:
“Aslında burada bir prensip çerçevesinde hiç kimsenin bir saldırgan teşebbüse yönelmemesi ile ilgili olarak açık ve net bir hal ortaya koyulmuştu. Sonuç olarak da Ukrayna ve Rusya içinde bir tercih güdülmediği, ikisinden biri lehine rastgele bir biçimde ötekinin tansiyonun yükseltilmesi üzere bir tavır içerisine girilmediği net bir biçimde ortaya koyulmuş oldu. Türkiye bu açıdan NATO ittifakı ortasındaki mükellefiyetlerini yerine getirmekle bir arada, kendi coğrafik pozisyonu, siyasi birikimi, Ukrayna ile olan bağlantıları ve Rusya ile olan ilgileri çerçevesinde aslında özgün bir durum üretmişti, toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin korunması için üstüne düşeni yapacağını söylemişti fakat gelinen noktada bir haksız ve hukuksuz saldırganlık ortaya çıkmıştır. Kuşkusuz bu saldırganlık karşısında bu saldırganlığın sonuçlarını tümüyle reddettiğimizi tabir etmek istiyorum.”
“NATO yerleşik kuralları çerçevesinde hareket edilecektir”
Türkiye’nin, bir yandan NATO, bir yandan Rusya, bir yandan da Ukrayna ile bağlantılarının bulunduğunu belirten Çelik, “Tabii NATO yerleşik kuralları çerçevesinde hareket edilecektir. Türkiye bir NATO müttefiki olarak burada şimdiye kadar yapan bir tavır sürdürdü. Bundan daha sonra kuvvetli bir NATO üyesi olarak da bu tavrını sürdürecektir. Doğal ki Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü kuvvetli bir biçimde savunmaya devam edeceğiz. Rusya’nın da bu saldırgan tavırdan vazgeçmesi için diplomatik teşebbüslerini sürdürmeye devam edeceğiz.” dedi.
Çelik, Kırım Tatarları mevzusuyla da yakından ilgilendiklerini, Ukrayna Parlamentosu’ndaki Kırım Tatarı kökenli milletvekilleri ile yakın temas halinde olduklarını, daima bilgi aldıklarını da söylemiş oldu.
“Bütün senaryolara hazır bir biçimde devlet kurumlarımız vazifelerini çalışıyor”
Parti Sözcüsü Çelik, Ukrayna’daki Türk vatandaşlarına ait de şunları kaydetti:
“Ukrayna’daki vatandaşlarımızla yakın bir temas içerisindeyiz. Bu temas çerçevesinde oradaki diplomatik misyonlarımız nazaranvlerine devam ediyorlar. Bugün maalesef bir vatandaşımızın yanlış bir yaklaşımı bir görüntü olarak yayıldı. Diplomatik misyonlarımızın Ukrayna’dan çekildiği biçiminde, bu biçimde bir şeyin kelam konusu olmadığı belirtildi. Diplomatik misyonlarımız nazaranvinin başındadır. Oradaki bütün devlet nazaranvlilerimiz, vatandaşlarımızın hizmetindedir. Oradan ayrılmak isteyen vatandaşlarımızla ilgili olarak şu anda bir şey yapılamıyor. Zira hava, kara ve deniz ikmal yolları konusunda güvenlik açısından tam bir garanti verilemiyor. Tıpkı biçimde kaotik bir durum var. Tablo tam olarak net görülemiyor. Bu çerçevede hava, kara ve deniz açısından bu ikmal yollarından rastgele bir adedinde güvenlik sağlandığı takdirde, ayrılmak isteyen vatandaşlarımız için gerekli tertip yapılacaktır. Bütün senaryolara hazır bir biçimde devlet kurumlarımız vazifelerini çalışıyorlar.”
Karadeniz’in güvenliği konusunun kapsamlı bir biçimde değerlendirildiğini, Türkiye’nin bu çerçevede üzerine düşeni yapmaya devam edeceğini vurgulayan Çelik, “Montrö kontratının bu tip bir durumda Türkiye’nin kararları açısından ne manaya geldiği ile ilgili olarak aslına bakarsanız devlet kurumları bu biçimde bir tablonun ortaya çıkması ihtimaline karşı bütün senaryoları çalışmışlardır. ötürüsıyla Montrö kontratı ile ilgili önümüze gelebilecek çeşitli durumlarla ilgili olarak projeksiyonlar yapılmıştır, hazırlıklar tamamlanmıştır hem tüzel açıdan hem diplomatik açıdan gereken hazırlıklar şimdiye kadar tam olarak yerine getirilmiştir. Süreci alışılmış ki takip etmeye devam edeceğiz.” biçiminde konuştu.
Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika ziyareti sırasında geçirdiği kalp krizi kararı şehit olan Cumhurbaşkanlığı Müdafaa Dairesi Başkanlığı Özel Harekat Şube Müdürü Hayrettin Eren’e Allah’tan rahmet, millete de başsağlığı dileyerek, bu nazaranvleri yerine getiren güvenlik güçlerine şükranlarını sundu.
MKYK’de, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın dış ilgiler konusundaki temaslarının da ele alındığını belirten Çelik, Erdoğan’ın Kongo Demokratik Cumhuriyeti ile Senegal’e ziyaretlerini hatırlattı.
Türkiye’nin Afrika açılımının, bir Türkiye-Afrika iştiraki düzeyine ulaştığını vurgulayan Çelik, Afrika’da Türk şirketlerinin oynadığı rollerin, hem insani açıdan hem o bölgelerin iktisadına katkı sağlaması açısından son derece değerli olduğunu tabir etti.
Dakar’da 50 bin kişilik stadyumun bir Türk firması tarafınca hayata geçirildiğini anımsatan Çelik, bunun gurur duyulacak bir eser olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ne vakit Afrika’ya gitse öteden beri Afrika’yı sömüren birtakım ülkelerin, “Türkiye, Afrika’yı ele geçiriyor”, “Türkiye, Afrika’da gövde gösterisi yapıyor” biçiminde kara propaganda manasına gelecek bir faaliyet içerisine girdiklerini belirten Çelik, kelamlarını şu biçimde sürdürdü:
“Türkiye’nin, Afrika’daki varlığı hiç bir ülkenin aleyhine değildir. Yalnızca Afrika halklarının ve Afrika devletlerinin faydasınadır. ötürüsıyla kimsenin Afrika’daki kendi varlığını temel kabul edip de Türkiye’nin varlığını ikincil varlık olarak gösterme üzere bir arayış içerisine girmemesi lazım. Türkiye’nin Afrika’daki paydaşlığı, Afrika açılımı, kardeşlik çerçevesinde, bu sömürüden, bu emperyalist yaklaşımlardan, bu oryantalist yaklaşımlardan uzak bir biçimde, büsbütün insani temel üzerine konseyi ekonomik iştirak, siyasi paydaşlık ve insani yardım temelinde gerçekleşiyor.”
Sıhhat çalışanlarına yönelik şiddet olayları
Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesinde nazaranvli tabip Ebru Ergin Bakar’ın darbedilmesine de değinen Çelik, sıhhat çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının yakından takip edildiğini belirtti. Çelik, “Burada üstümüze düşenleri yapmaya her vakit hazırız. Parti olarak bütün bunları yakından takip ediyoruz. Türel süreçleri yakından takip ediyoruz. Büyük bir fedakarlıkla çalışan göz bebeğimiz olan sıhhat çalışanlarımızın yanlarında olduğumuzu her vakit tabir ediyoruz.” diye konuştu.
İsrail-Türkiye alakaları
İsrail ile olağanlaşma süreci konusunda bir hayli sorunun kendisine yöneltildiğini lisana getiren Çelik, bu hususun kendi ritmi içerisinde ilerlediğini aktardı. Çelik, “İsrail Cumhurbaşkanının Türkiye ziyaretiyle ilgili hazırlıklar yapılıyor. İki tarafın mutabık olduğu konularda diplomatik alakalara dönük çeşitli belgeler, kapsamlı bir biçimde bu ziyaretler çerçevesinde ele alınacak.” açıklamasını yaptı.
Ömer Çelik, Türkiye’nin Filistin konusunda, iki devletli tahlil konusundaki duruşu ile yasa dışı yerleşimlere karşı olan duruşunun tıpkı hassasiyetle devam ettiğini vurguladı.
MKYK’de ayrıyeten güç bahisleriyle ilgili evrakların, bu mevzuda vatandaşlardan gelen taleplerin ele alındığını belirten Çelik, görüşmede, parti kümesi çalışmalarının iç ve dış güvenlik bahislerinin da değerlendirildiğini lisana getirdi.
“(Rusya’ya yaptırım) bahsetmiş olduğuniz çerçevede bir kıymetlendirme kelam konusu değil”
Parti Sözcüsü Çelik, konuşmasının akabinde gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesinin akabinde bir epey ülkenin Rusya’ya karşı yaptırım kararları deklare ettiğı hatırlatılarak, “Türkiye, önümüzdeki süreçte Rusya’ya bir yaptırım uygulamayı düşünüyor mu?” sorusu üzerine Çelik, şu cevabı verdi:
“Burada olay hala sıcak ve devam ediyor. Türkiye açısından Rusya ile ağır ilgilerimiz var. Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini kuvvetli bir biçimde savunuyoruz. Şu anda bütün yoğunlaştığımız kademe, iki husus üzerinedir. Birincisi, bu çatışma nasıl durdurulabilir, bundan daha sonra daha derin acıların, daha ağır çatışmaların olmaması için neler yapılabilir konusu, ikincisi de Türkiye’ye mümkün tesirlerinin değerlendirildiği bir çerçevedir. Bu mevzular alışılmış ki güvenlik bahislerinden diplomatik hususlara, ekonomik konulardan öteki alanlara kadar giriyor. bahsetmiş olduğuniz çerçevede bir kıymetlendirme kelam konusu değil.”
“Türkiye Montrö Mukavelesi’nin objektif kararlarını net bir biçimde uygulayacaktır”
Ukrayna’nın, Montrö Kontratı çerçevesinde Boğazların Rus savaş gemilerine kapatılması istikametindeki talebine ait değerlendirmesi de sorulan Çelik, Türkiye’nin bu durumda önüne gelebilecek bütün senaryoları pahalandıran çalışmaları, hem Dışişleri Bakanlığı hem Ulusal Savunma Bakanlığının, kapsamlı bir biçimde yaptığını belirtti.
Montrö Sözleşmesi’ndeki kararlarda çeşitli bilgilerin bulunduğunu aktaran Çelik, şunları paylaştı:
“Cumhurbaşkanımızın baştan beri söylemiş olduği, burada tansiyonun, rastgele bir gerginliğin olmaması ve barışın korunması çerçevesinde önümüze gelecek iki bahis vardır, birincisi, Montrö Mukavelesi’nin objektif kararları. Türkiye bu objektif kararları net bir biçimde uygulayacaktır. Çeşitli vakit içinderda da öteki devletlerin talepleri oluyor. Burada ikinci bahis ise şudur, Türkiye’nin takdirine bağlı olan konularda da alışılmış ki Türkiye, savaşı derinleştiren, çatışmayı genişleten ya da rastgele bir biçimde bu gerginliği daha da yükselten konularda takdir hakkını barıştan yana, gerginliğin azaltılmasından yana kullanacaktır. Her bir müracaat kendi özgünlüğü içerisinde ele alınacaktır. Lakin temel olan, rastgele bir gerginliğe ve savaşın derinleşmesine ya da yayılmasına imkan verecek bir tavır içerisine girilmemesidir.”
CHP Genel Lideri Kılıçdaroğlu’nun “Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” kelamlarını pahalandıran Çelik, demokrasinin yolunun, Diyarbakır’dan, Adana’dan, İstanbul’dan, Ankara’dan, Yozgat’tan, Kars’tan, Ardahan’dan, İzmir’den yani Türkiye’nin bütün zerrelerinden geçtiğini söylemiş oldu.
Bu tabirlerin sembolik manaları olduğunu belirten Çelik, şu tabirleri kullandı:
“böyle indirgemeci bir yaklaşımın, bir parçayı alıp da onunla demokrasiyi özelleştirmenin, maalesef Türkiye’deki siyasi telaffuz arkeolojisi açısından hiç de güzel olmayan sonuçları olduğunu, son derece istismara açık yaklaşımları olduğunu gördük. Şayet coğrafik bir isimlendirme yapacaksanız, bu Türkiye’nin her zerresinden geçer ancak siyasi bir alan isimlendirmesi yapacaksanız Sayın Kılıçdaroğlu’nun kurması gereken hakikat cümle, Meclise atıf yapmasıydı. Şimdiye kadar Meclis’in fonksiyonsuz hale geldiğini söyleyerek, birtakım atıflar yaparak buna misal epey cümle kurdu. bu biçimdesi bir hususta niçin Meclis’e dönük bir atıf yapmamış? Bunun siyasi açıdan epey dengeli bir yaklaşım olmadığını söyleyebilirim.”
“Demokrasilerin en büyük belası, en büyük tehdidi terör”
Kılıçdaroğlu ile CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun HDP hakkındaki kelamlarına ait soru üzerine Çelik, Millet İttifakı ortasında HDP’yi konumlandırmakla ilgili bir “navigasyon problemi” olduğunu belirtti.
Dünyanın bütün demokrasilerinde demokrat olmanın, hukuk devletinden yana olmanın tartışılmaz unsurunun, teröre karşı net bir hal almak olduğunu tabir eden Çelik, demokrasilerin en büyük belasının, en büyük tehdidin terör olduğunu söylemiş oldu.
Çelik, şöyleki devam etti:
“Bir terör örgütüyle duygusal ilgiden bahsedilmesi ya da rastgele bir biçimde siyasi hayat ortasında bir siyasi parti konumlandırılırken o partinin kendisi terör örgütü olan bir yapıya yani PKK’ya ‘terör örgütü değildir’ diyorsa ya da oradaki teröristlere ‘terörist değildir’ diyorsa yasal olan siyasi katılma haklarını, demokrasiyi güçlendirmek, hukuk devletini desteklemek için değil demokrasiyi ve hukuk devletini zedeleyecek bir halde teröre takviye vermek için kullandıklarını açıkça beyan etmiş oluyorlar. Yani bu terörle bağlantı probleminde bir gündem kelam konusu olduğu vakit bu terör örgütünü terör örgütü olarak tanımıyorsa aslına bakarsanız kendisi, kendisini meşruiyet alanının dışına atıyor demektir.”
HDP’nin açık bir biçimde PKK’nın, terör örgütü olmadığını savunduğunu kaydeden Çelik, “HDP’nin kendisine atfetmediği bir şeyi CHP’nin büyük bir çaba ve şevkle atfetmeye çalışması enteresan oluyor. CHP’nin tutup da ‘HDP o denli söylemek istemiyor, HDP şu biçimde söylemek istiyor’ gibisinden bir yorum faaliyetinin içine girmesi hem trajik oluyor tıpkı vakitte siyasi istismarın kelam konusu olduğu bir yaklaşım ortaya çıkmış oluyor.” tabirlerini kullandı.
Kılıçdaroğlu’nun BAE hakkındaki kelamları
Çelik, Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaret ettiği BAE hakkındaki sözlerine ait soruya ise “Cumhurbaşkanımızın dış siyaset açılımlarıyla ilgili, Birleşik Arap Emirliklerine yaptığı ziyaret bağlamında birtakım ağır tabirler kullandıklarını gördük. Dış siyaset bahislerinin bu sözlerle ele alınması, bunu söyleyen bireylerin devlet adamlığı nosyonundan mahrum olduğunu, devlet adamı kapasitesine sahip olmadığını gösterir.” cevabını verdi.
Türkiye’nin bir öbür devletle ihtilafı olsa karşısındaki devleti tutanların, Türkiye bir açılım yaptığında bundan rahatsız olduklarını belirten Çelik, bu çevrelerin Türkiye’nin bu açılımlarının neresini yanlış bulduklarını, bununla ilgili bir ölçü ortaya koyamamalarına da şaşırdığını tabir etti.
Bir CHP Genel Lider Yardımcısının “Türkiye’nin ‘mavi vatan’ telaffuzunu kullanımının, bir radikalizm ve maksimalizim manasına geldiğini ve dünyanın bunu kabul etmeyeceğini” dediğini hatırlatan Çelik, “Kara vatanımız, mavi vatanımız, hava vatanımız konusunda bir ayrım kelam konusu olamaz. Mavi vatan konusunda maksimalist davranmamamız için neyi önermiş oluyor bu biçimde bu CHP Genel Lider Yardımcısı? Türkiye’nin kendi tezlerinden vazgeçip Yunanistan’ın tezlerini kabul etmesini önermiş oluyor.” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye, Azerbaycan’ın işgal altındaki Karabağ topraklarını kurtarmak için yaptığı uğraşa dayanak verirken Kılıçdaroğlu’nun dış siyasetten sorumlu danışmanının yaptığı açıklamalarda “Türkiye, Karabağ’a Suriye’den cihatçı gönderiyor” sözlerini kullandığını anımsatan Çelik, “Bu kimin propagandasıydı? Aslında öteden beri klasik olarak Ermenistan’ın müttefiki olan devletlere yakın birtakım ajansların propagandasıydı. Biz bunu kimden duyduk? Cumhuriyet Halk Partisi’nden duyduk. Sayın Kılıçdaroğlu’ndan ‘bu söz yanlıştır, kendi genel lider yardımcımızın ya da danışmanımın söylemiş olduği bu ifadeyi reddediyorum’ gibisinden bir açıklama kelam konusu oldu mu? Kelam konusu olmadı.” tabirlerini kullandı.
CHP’nin, Türkiye, aşikâr devletlerle karşı karşıya geldiğinde “Türkiye’nin izole olduğunu” dediğini, sorun evraklarını azaltıp üst üste atılımlar yapmaya başladığı vakit da “bunu tutarsızlık olarak göstermeye çalıştığını” belirten Çelik, şunları kaydetti:
“Bunlar dış politikayı da CHP kurultayları zannediyorlar. CHP kurultaylarındaki çekişmelerin ya da çeşitli tarzların dış siyaset için de kelam konusu olabileceğini zannediyorlar. O denli bir şey yok. Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarlarını dünyanın her yerindeki hak ve menfaatlerimizi korumak için bu evraklar üzerinde çalışılıyor, karşılıklı mutabakatlara varılıyor, bu mutabakatlar çerçevesinde çeşitli inanç artırıcı tedbirler ortaya koyuluyor, uzun vadeli olarak bu sorun alanlarının azaltılması, iş birliği alanlarının çoğaltılması biçiminde bir yaklaşım üretilmeye çalışılıyor.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
Genel Lider Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Genel Merkezde, Cumhurbaşkanımız ve Genel Liderimiz Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Karar ve İdare Şurası (MKYK) toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.
Toplantının yüklü gündem hususunun, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri müdahalesi olduğunu belirten Çelik, bütün bu eforlara karşın krizin kademe kademe yükseldiğini ve sonuçta bugünkü hücum durumunun ortaya çıktığını söz etti.
Parti Sözcüsü Çelik, “Gelinen nokta, gerek İkinci Dünya Savaşı daha sonrasında, gerek soğuk savaş daha sonrasında Batı ittifakıyla Rusya içindeki en gergin durum diyebiliriz. İkinci Dünya Savaşı’ndan daha sonra Soğuk Savaş periyotlarında bir epey gerginlik kelam konusu oldu lakin bu gerginliklerin hiç biri bu basamağa ulaşmamıştı. Bunun Batı-Rusya ilgileri açısından jeopolitik sonuçları, ekonomik sonuçları bundan daha sonraki dünya tertibi açısından da kuvvetli sonuçları olacaktır.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın tansiyonun yükseldiği birinci andan itibaren hem gerginliğin azaltılması için hem barışın kurulması için ağır bir uğraş sarf ettiğini aktaran Çelik, şu biçimde devam etti:
“Ukrayna Devlet Lideri Sayın Vladimir Zelenskiy ile Rusya Devlet Lideri Sayın Putin ile NATO içerisindeki müttefiklerimizden, çeşitli devlet liderleri ve hükümet liderleri ile ağır bir biçimde bu görüşmeleri sürdürdü. Görüşmelerin odak noktası, diplomasi yoluyla Minsk Muahedesi çerçevesinde bu krizin çözülmesiydi. Aslında Ukrayna tarafıyla ve Rusya tarafıyla en direkt konuşabilen Devlet Lideri olarak Cumhurbaşkanımızın bu uğraşları hem Ukrayna tarafınca hem Rusya tarafınca olumlu karşılandı.”
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın, olayın başından itibaren Türkiye’nin üzerine düşeni yapacağını, barış yoluyla tahlil için katkıda bulunabileceğini tabir ettiğini kaydeden Çelik, şu biçimde devam etti:
“Fakat gelinen noktada çatışma başlamış durumda. Dün Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Putin ile kapsamlı bir görüşmesi oldu. Hakikaten bu görüşlerini açık bir biçimde söz etti, Sayın Putin de kendileri açısından kendi bakış açısından olayın çeşitli safahatını Sayın Cumhurbaşkanımızla paylaştı. Bugün prestijiyle memleketler arası hukuku ağır bir biçimde ihlal eden ve hayli vahim sonuçları olabilecek bir tablo ortaya çıktı. Bu işgali tümüyle reddediyoruz, haksız ve hukuksuz bir aksiyondur, haksız ve hukuksuz bir biçimde süreç yürütülmüştür ve bu sonuç ortaya çıkmıştır.”
Çelik, olayın başından itibaren Ukrayna’nın toprak bütünlüğünden yana olduklarını, Ukrayna’nın siyasi birliğini ve toprak bütünlüğünü prensipleri gereği kuvvetli bir biçimde savunacaklarını söz ettiklerini hatırlattı.
“Gelinen noktada bir haksız ve hukuksuz saldırganlık ortaya çıkmıştır”
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın, Afrika gezisi dönüşünde yaptığı “Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini kuvvetli bir biçimde savunuyoruz. Ukrayna’dan ve Rusya’dan, ikisinden de vazgeçmeyiz.” formundaki açıklamalarının kıymetli olduğunu, bu iki sözün birlikte ele alınması gerektiğini vurgulayan Çelik, şöyleki devam etti:
“Aslında burada bir prensip çerçevesinde hiç kimsenin bir saldırgan teşebbüse yönelmemesi ile ilgili olarak açık ve net bir hal ortaya koyulmuştu. Sonuç olarak da Ukrayna ve Rusya içinde bir tercih güdülmediği, ikisinden biri lehine rastgele bir biçimde ötekinin tansiyonun yükseltilmesi üzere bir tavır içerisine girilmediği net bir biçimde ortaya koyulmuş oldu. Türkiye bu açıdan NATO ittifakı ortasındaki mükellefiyetlerini yerine getirmekle bir arada, kendi coğrafik pozisyonu, siyasi birikimi, Ukrayna ile olan bağlantıları ve Rusya ile olan ilgileri çerçevesinde aslında özgün bir durum üretmişti, toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin korunması için üstüne düşeni yapacağını söylemişti fakat gelinen noktada bir haksız ve hukuksuz saldırganlık ortaya çıkmıştır. Kuşkusuz bu saldırganlık karşısında bu saldırganlığın sonuçlarını tümüyle reddettiğimizi tabir etmek istiyorum.”
“NATO yerleşik kuralları çerçevesinde hareket edilecektir”
Türkiye’nin, bir yandan NATO, bir yandan Rusya, bir yandan da Ukrayna ile bağlantılarının bulunduğunu belirten Çelik, “Tabii NATO yerleşik kuralları çerçevesinde hareket edilecektir. Türkiye bir NATO müttefiki olarak burada şimdiye kadar yapan bir tavır sürdürdü. Bundan daha sonra kuvvetli bir NATO üyesi olarak da bu tavrını sürdürecektir. Doğal ki Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü kuvvetli bir biçimde savunmaya devam edeceğiz. Rusya’nın da bu saldırgan tavırdan vazgeçmesi için diplomatik teşebbüslerini sürdürmeye devam edeceğiz.” dedi.
Çelik, Kırım Tatarları mevzusuyla da yakından ilgilendiklerini, Ukrayna Parlamentosu’ndaki Kırım Tatarı kökenli milletvekilleri ile yakın temas halinde olduklarını, daima bilgi aldıklarını da söylemiş oldu.
“Bütün senaryolara hazır bir biçimde devlet kurumlarımız vazifelerini çalışıyor”
Parti Sözcüsü Çelik, Ukrayna’daki Türk vatandaşlarına ait de şunları kaydetti:
“Ukrayna’daki vatandaşlarımızla yakın bir temas içerisindeyiz. Bu temas çerçevesinde oradaki diplomatik misyonlarımız nazaranvlerine devam ediyorlar. Bugün maalesef bir vatandaşımızın yanlış bir yaklaşımı bir görüntü olarak yayıldı. Diplomatik misyonlarımızın Ukrayna’dan çekildiği biçiminde, bu biçimde bir şeyin kelam konusu olmadığı belirtildi. Diplomatik misyonlarımız nazaranvinin başındadır. Oradaki bütün devlet nazaranvlilerimiz, vatandaşlarımızın hizmetindedir. Oradan ayrılmak isteyen vatandaşlarımızla ilgili olarak şu anda bir şey yapılamıyor. Zira hava, kara ve deniz ikmal yolları konusunda güvenlik açısından tam bir garanti verilemiyor. Tıpkı biçimde kaotik bir durum var. Tablo tam olarak net görülemiyor. Bu çerçevede hava, kara ve deniz açısından bu ikmal yollarından rastgele bir adedinde güvenlik sağlandığı takdirde, ayrılmak isteyen vatandaşlarımız için gerekli tertip yapılacaktır. Bütün senaryolara hazır bir biçimde devlet kurumlarımız vazifelerini çalışıyorlar.”
Karadeniz’in güvenliği konusunun kapsamlı bir biçimde değerlendirildiğini, Türkiye’nin bu çerçevede üzerine düşeni yapmaya devam edeceğini vurgulayan Çelik, “Montrö kontratının bu tip bir durumda Türkiye’nin kararları açısından ne manaya geldiği ile ilgili olarak aslına bakarsanız devlet kurumları bu biçimde bir tablonun ortaya çıkması ihtimaline karşı bütün senaryoları çalışmışlardır. ötürüsıyla Montrö kontratı ile ilgili önümüze gelebilecek çeşitli durumlarla ilgili olarak projeksiyonlar yapılmıştır, hazırlıklar tamamlanmıştır hem tüzel açıdan hem diplomatik açıdan gereken hazırlıklar şimdiye kadar tam olarak yerine getirilmiştir. Süreci alışılmış ki takip etmeye devam edeceğiz.” biçiminde konuştu.
Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika ziyareti sırasında geçirdiği kalp krizi kararı şehit olan Cumhurbaşkanlığı Müdafaa Dairesi Başkanlığı Özel Harekat Şube Müdürü Hayrettin Eren’e Allah’tan rahmet, millete de başsağlığı dileyerek, bu nazaranvleri yerine getiren güvenlik güçlerine şükranlarını sundu.
MKYK’de, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın dış ilgiler konusundaki temaslarının da ele alındığını belirten Çelik, Erdoğan’ın Kongo Demokratik Cumhuriyeti ile Senegal’e ziyaretlerini hatırlattı.
Türkiye’nin Afrika açılımının, bir Türkiye-Afrika iştiraki düzeyine ulaştığını vurgulayan Çelik, Afrika’da Türk şirketlerinin oynadığı rollerin, hem insani açıdan hem o bölgelerin iktisadına katkı sağlaması açısından son derece değerli olduğunu tabir etti.
Dakar’da 50 bin kişilik stadyumun bir Türk firması tarafınca hayata geçirildiğini anımsatan Çelik, bunun gurur duyulacak bir eser olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ne vakit Afrika’ya gitse öteden beri Afrika’yı sömüren birtakım ülkelerin, “Türkiye, Afrika’yı ele geçiriyor”, “Türkiye, Afrika’da gövde gösterisi yapıyor” biçiminde kara propaganda manasına gelecek bir faaliyet içerisine girdiklerini belirten Çelik, kelamlarını şu biçimde sürdürdü:
“Türkiye’nin, Afrika’daki varlığı hiç bir ülkenin aleyhine değildir. Yalnızca Afrika halklarının ve Afrika devletlerinin faydasınadır. ötürüsıyla kimsenin Afrika’daki kendi varlığını temel kabul edip de Türkiye’nin varlığını ikincil varlık olarak gösterme üzere bir arayış içerisine girmemesi lazım. Türkiye’nin Afrika’daki paydaşlığı, Afrika açılımı, kardeşlik çerçevesinde, bu sömürüden, bu emperyalist yaklaşımlardan, bu oryantalist yaklaşımlardan uzak bir biçimde, büsbütün insani temel üzerine konseyi ekonomik iştirak, siyasi paydaşlık ve insani yardım temelinde gerçekleşiyor.”
Sıhhat çalışanlarına yönelik şiddet olayları
Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesinde nazaranvli tabip Ebru Ergin Bakar’ın darbedilmesine de değinen Çelik, sıhhat çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının yakından takip edildiğini belirtti. Çelik, “Burada üstümüze düşenleri yapmaya her vakit hazırız. Parti olarak bütün bunları yakından takip ediyoruz. Türel süreçleri yakından takip ediyoruz. Büyük bir fedakarlıkla çalışan göz bebeğimiz olan sıhhat çalışanlarımızın yanlarında olduğumuzu her vakit tabir ediyoruz.” diye konuştu.
İsrail-Türkiye alakaları
İsrail ile olağanlaşma süreci konusunda bir hayli sorunun kendisine yöneltildiğini lisana getiren Çelik, bu hususun kendi ritmi içerisinde ilerlediğini aktardı. Çelik, “İsrail Cumhurbaşkanının Türkiye ziyaretiyle ilgili hazırlıklar yapılıyor. İki tarafın mutabık olduğu konularda diplomatik alakalara dönük çeşitli belgeler, kapsamlı bir biçimde bu ziyaretler çerçevesinde ele alınacak.” açıklamasını yaptı.
Ömer Çelik, Türkiye’nin Filistin konusunda, iki devletli tahlil konusundaki duruşu ile yasa dışı yerleşimlere karşı olan duruşunun tıpkı hassasiyetle devam ettiğini vurguladı.
MKYK’de ayrıyeten güç bahisleriyle ilgili evrakların, bu mevzuda vatandaşlardan gelen taleplerin ele alındığını belirten Çelik, görüşmede, parti kümesi çalışmalarının iç ve dış güvenlik bahislerinin da değerlendirildiğini lisana getirdi.
“(Rusya’ya yaptırım) bahsetmiş olduğuniz çerçevede bir kıymetlendirme kelam konusu değil”
Parti Sözcüsü Çelik, konuşmasının akabinde gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesinin akabinde bir epey ülkenin Rusya’ya karşı yaptırım kararları deklare ettiğı hatırlatılarak, “Türkiye, önümüzdeki süreçte Rusya’ya bir yaptırım uygulamayı düşünüyor mu?” sorusu üzerine Çelik, şu cevabı verdi:
“Burada olay hala sıcak ve devam ediyor. Türkiye açısından Rusya ile ağır ilgilerimiz var. Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini kuvvetli bir biçimde savunuyoruz. Şu anda bütün yoğunlaştığımız kademe, iki husus üzerinedir. Birincisi, bu çatışma nasıl durdurulabilir, bundan daha sonra daha derin acıların, daha ağır çatışmaların olmaması için neler yapılabilir konusu, ikincisi de Türkiye’ye mümkün tesirlerinin değerlendirildiği bir çerçevedir. Bu mevzular alışılmış ki güvenlik bahislerinden diplomatik hususlara, ekonomik konulardan öteki alanlara kadar giriyor. bahsetmiş olduğuniz çerçevede bir kıymetlendirme kelam konusu değil.”
“Türkiye Montrö Mukavelesi’nin objektif kararlarını net bir biçimde uygulayacaktır”
Ukrayna’nın, Montrö Kontratı çerçevesinde Boğazların Rus savaş gemilerine kapatılması istikametindeki talebine ait değerlendirmesi de sorulan Çelik, Türkiye’nin bu durumda önüne gelebilecek bütün senaryoları pahalandıran çalışmaları, hem Dışişleri Bakanlığı hem Ulusal Savunma Bakanlığının, kapsamlı bir biçimde yaptığını belirtti.
Montrö Sözleşmesi’ndeki kararlarda çeşitli bilgilerin bulunduğunu aktaran Çelik, şunları paylaştı:
“Cumhurbaşkanımızın baştan beri söylemiş olduği, burada tansiyonun, rastgele bir gerginliğin olmaması ve barışın korunması çerçevesinde önümüze gelecek iki bahis vardır, birincisi, Montrö Mukavelesi’nin objektif kararları. Türkiye bu objektif kararları net bir biçimde uygulayacaktır. Çeşitli vakit içinderda da öteki devletlerin talepleri oluyor. Burada ikinci bahis ise şudur, Türkiye’nin takdirine bağlı olan konularda da alışılmış ki Türkiye, savaşı derinleştiren, çatışmayı genişleten ya da rastgele bir biçimde bu gerginliği daha da yükselten konularda takdir hakkını barıştan yana, gerginliğin azaltılmasından yana kullanacaktır. Her bir müracaat kendi özgünlüğü içerisinde ele alınacaktır. Lakin temel olan, rastgele bir gerginliğe ve savaşın derinleşmesine ya da yayılmasına imkan verecek bir tavır içerisine girilmemesidir.”
CHP Genel Lideri Kılıçdaroğlu’nun “Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” kelamlarını pahalandıran Çelik, demokrasinin yolunun, Diyarbakır’dan, Adana’dan, İstanbul’dan, Ankara’dan, Yozgat’tan, Kars’tan, Ardahan’dan, İzmir’den yani Türkiye’nin bütün zerrelerinden geçtiğini söylemiş oldu.
Bu tabirlerin sembolik manaları olduğunu belirten Çelik, şu tabirleri kullandı:
“böyle indirgemeci bir yaklaşımın, bir parçayı alıp da onunla demokrasiyi özelleştirmenin, maalesef Türkiye’deki siyasi telaffuz arkeolojisi açısından hiç de güzel olmayan sonuçları olduğunu, son derece istismara açık yaklaşımları olduğunu gördük. Şayet coğrafik bir isimlendirme yapacaksanız, bu Türkiye’nin her zerresinden geçer ancak siyasi bir alan isimlendirmesi yapacaksanız Sayın Kılıçdaroğlu’nun kurması gereken hakikat cümle, Meclise atıf yapmasıydı. Şimdiye kadar Meclis’in fonksiyonsuz hale geldiğini söyleyerek, birtakım atıflar yaparak buna misal epey cümle kurdu. bu biçimdesi bir hususta niçin Meclis’e dönük bir atıf yapmamış? Bunun siyasi açıdan epey dengeli bir yaklaşım olmadığını söyleyebilirim.”
“Demokrasilerin en büyük belası, en büyük tehdidi terör”
Kılıçdaroğlu ile CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun HDP hakkındaki kelamlarına ait soru üzerine Çelik, Millet İttifakı ortasında HDP’yi konumlandırmakla ilgili bir “navigasyon problemi” olduğunu belirtti.
Dünyanın bütün demokrasilerinde demokrat olmanın, hukuk devletinden yana olmanın tartışılmaz unsurunun, teröre karşı net bir hal almak olduğunu tabir eden Çelik, demokrasilerin en büyük belasının, en büyük tehdidin terör olduğunu söylemiş oldu.
Çelik, şöyleki devam etti:
“Bir terör örgütüyle duygusal ilgiden bahsedilmesi ya da rastgele bir biçimde siyasi hayat ortasında bir siyasi parti konumlandırılırken o partinin kendisi terör örgütü olan bir yapıya yani PKK’ya ‘terör örgütü değildir’ diyorsa ya da oradaki teröristlere ‘terörist değildir’ diyorsa yasal olan siyasi katılma haklarını, demokrasiyi güçlendirmek, hukuk devletini desteklemek için değil demokrasiyi ve hukuk devletini zedeleyecek bir halde teröre takviye vermek için kullandıklarını açıkça beyan etmiş oluyorlar. Yani bu terörle bağlantı probleminde bir gündem kelam konusu olduğu vakit bu terör örgütünü terör örgütü olarak tanımıyorsa aslına bakarsanız kendisi, kendisini meşruiyet alanının dışına atıyor demektir.”
HDP’nin açık bir biçimde PKK’nın, terör örgütü olmadığını savunduğunu kaydeden Çelik, “HDP’nin kendisine atfetmediği bir şeyi CHP’nin büyük bir çaba ve şevkle atfetmeye çalışması enteresan oluyor. CHP’nin tutup da ‘HDP o denli söylemek istemiyor, HDP şu biçimde söylemek istiyor’ gibisinden bir yorum faaliyetinin içine girmesi hem trajik oluyor tıpkı vakitte siyasi istismarın kelam konusu olduğu bir yaklaşım ortaya çıkmış oluyor.” tabirlerini kullandı.
Kılıçdaroğlu’nun BAE hakkındaki kelamları
Çelik, Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaret ettiği BAE hakkındaki sözlerine ait soruya ise “Cumhurbaşkanımızın dış siyaset açılımlarıyla ilgili, Birleşik Arap Emirliklerine yaptığı ziyaret bağlamında birtakım ağır tabirler kullandıklarını gördük. Dış siyaset bahislerinin bu sözlerle ele alınması, bunu söyleyen bireylerin devlet adamlığı nosyonundan mahrum olduğunu, devlet adamı kapasitesine sahip olmadığını gösterir.” cevabını verdi.
Türkiye’nin bir öbür devletle ihtilafı olsa karşısındaki devleti tutanların, Türkiye bir açılım yaptığında bundan rahatsız olduklarını belirten Çelik, bu çevrelerin Türkiye’nin bu açılımlarının neresini yanlış bulduklarını, bununla ilgili bir ölçü ortaya koyamamalarına da şaşırdığını tabir etti.
Bir CHP Genel Lider Yardımcısının “Türkiye’nin ‘mavi vatan’ telaffuzunu kullanımının, bir radikalizm ve maksimalizim manasına geldiğini ve dünyanın bunu kabul etmeyeceğini” dediğini hatırlatan Çelik, “Kara vatanımız, mavi vatanımız, hava vatanımız konusunda bir ayrım kelam konusu olamaz. Mavi vatan konusunda maksimalist davranmamamız için neyi önermiş oluyor bu biçimde bu CHP Genel Lider Yardımcısı? Türkiye’nin kendi tezlerinden vazgeçip Yunanistan’ın tezlerini kabul etmesini önermiş oluyor.” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye, Azerbaycan’ın işgal altındaki Karabağ topraklarını kurtarmak için yaptığı uğraşa dayanak verirken Kılıçdaroğlu’nun dış siyasetten sorumlu danışmanının yaptığı açıklamalarda “Türkiye, Karabağ’a Suriye’den cihatçı gönderiyor” sözlerini kullandığını anımsatan Çelik, “Bu kimin propagandasıydı? Aslında öteden beri klasik olarak Ermenistan’ın müttefiki olan devletlere yakın birtakım ajansların propagandasıydı. Biz bunu kimden duyduk? Cumhuriyet Halk Partisi’nden duyduk. Sayın Kılıçdaroğlu’ndan ‘bu söz yanlıştır, kendi genel lider yardımcımızın ya da danışmanımın söylemiş olduği bu ifadeyi reddediyorum’ gibisinden bir açıklama kelam konusu oldu mu? Kelam konusu olmadı.” tabirlerini kullandı.
CHP’nin, Türkiye, aşikâr devletlerle karşı karşıya geldiğinde “Türkiye’nin izole olduğunu” dediğini, sorun evraklarını azaltıp üst üste atılımlar yapmaya başladığı vakit da “bunu tutarsızlık olarak göstermeye çalıştığını” belirten Çelik, şunları kaydetti:
“Bunlar dış politikayı da CHP kurultayları zannediyorlar. CHP kurultaylarındaki çekişmelerin ya da çeşitli tarzların dış siyaset için de kelam konusu olabileceğini zannediyorlar. O denli bir şey yok. Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarlarını dünyanın her yerindeki hak ve menfaatlerimizi korumak için bu evraklar üzerinde çalışılıyor, karşılıklı mutabakatlara varılıyor, bu mutabakatlar çerçevesinde çeşitli inanç artırıcı tedbirler ortaya koyuluyor, uzun vadeli olarak bu sorun alanlarının azaltılması, iş birliği alanlarının çoğaltılması biçiminde bir yaklaşım üretilmeye çalışılıyor.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı