Kimler engelli olabilir ?

Tolga

Global Mod
Global Mod
Katılım
9 Mar 2024
Mesajlar
264
Puanları
0
Kimler Engelli Olabilir? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Üzerine Bir Düşünme Alanı

Sevgili forumdaşlar,

Bugün, hem kalbimize hem de vicdanımıza dokunan bir soruyu birlikte düşünelim istiyorum: “Kimler engelli olabilir?” Bu soru ilk bakışta basitmiş gibi görünse de, aslında toplumun değer sistemini, önyargılarını, adalet anlayışını ve insan olmanın sınırlarını sorgulatan bir derinliğe sahip.

Engellilik yalnızca bedensel bir durum değil; toplumsal algılar, ekonomik koşullar, kültürel normlar ve hatta dilimizin içinde gizlenen eşitsizliklerle şekillenen bir gerçekliktir. Bu nedenle konuyu yalnızca “bedensel farklar” üzerinden değil, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi dinamiklerle birlikte ele almak, hem bireysel hem de kolektif farkındalığımızı artıracaktır.

Engellilik: Bedenden Çok, Toplumun Kurduğu Bir Gerçeklik

“Engelli kimdir?” sorusu, çoğu zaman bedensel ya da zihinsel farklılıkları olan bireyleri işaret eder. Ancak sosyolojik perspektiften bakıldığında engellilik, toplumun belirlediği “normal” sınırların dışında kalan her bireyi içine alabilir.

Bir merdivenin sonunda rampası olmayan bir bina, aslında engeli bireyde değil, tasarımında taşır.

Bir iş görüşmesinde “engelli” etiketiyle başlayan ön yargı, bireyin potansiyelini değil, toplumun önyargısını yansıtır.

Bir dilde “acınacak” ya da “yardıma muhtaç” kavramları, kişinin gücünü değil, toplumun empati eksikliğini gösterir.

Yani engellilik, bir bedenin değil; bir sistemin ürünüdür.

Soru o halde şuna dönüşür: Engelleri kim yaratıyor?

Toplumsal Cinsiyetin Gölgesinde Engellilik

Kadın ve erkek olmanın toplumsal anlamları, engellilik deneyimini de farklı biçimlerde etkiler.

Kadın engelliler genellikle “iki kat görünmez” hale gelir: Hem kadın oldukları için, hem engelli oldukları için.

Eğitim, istihdam ve sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan zorluklar, sadece fiziki değil, kültürel engellerle de derinleşir.

Toplum, engelli kadını genellikle “bakıma muhtaç”, “naif”, “korunması gereken” olarak görür. Oysa birçok engelli kadın, kendi yaşamını sürdürmenin ötesinde, ailesini, topluluğunu ve sosyal çevresini dönüştüren bir güç kaynağıdır.

Erkek engelliler açısından ise durum farklı bir baskıyla ortaya çıkar. Toplumun “güçlü ol, dayanıklı ol, duygusuz ol” kalıpları, engelli bir erkek için varoluşsal bir sınav haline gelir. “Erkekliğin” kas gücüyle özdeşleştiği kültürlerde, fiziksel engellilik sadece bir sağlık meselesi değil, kimlik krizine dönüşür.

Oysa toplumsal cinsiyetin bu katı kalıpları yıkıldığında, her birey kendi potansiyelini “erkek” ya da “kadın” etiketiyle değil, insan olarak ortaya koyabilir.

Forumdaşlar, siz hiç düşündünüz mü: Bir kadının empatiyle kurduğu bağ ile bir erkeğin çözüm arayışı birleşseydi, engellilik üzerine nasıl bir toplumsal dönüşüm yaşanırdı?

Kadınların Empati Odaklı Perspektifi: Görünmeyen Güçler

Kadınların engelliliğe yaklaşımı genellikle duygu, empati ve toplumsal dayanışma ekseninde gelişir. Tarih boyunca bakım emeğinin, şefkatin ve destekleyici rollerin kadınlarla özdeşleştirilmesi, bu yaklaşımı güçlendirmiştir. Ancak burada önemli bir fark var: Kadınların empatisi, yalnızca “yardım etmek” değil, “birlikte var olmak” anlamına gelir.

Birçok kadın, engelli bireylerle kurduğu ilişkide “biz” dilini kullanır. Bu, sosyal adaletin kalbinde yatan insani eşitliği hissettirir.

Kadınların öncülüğünde gelişen birçok sivil toplum hareketi, bu empatik yaklaşımın somut karşılığıdır. Örneğin, kapsayıcı eğitim sistemleri, erişilebilir şehir planlamaları ve kadın girişimleri sayesinde “engellilik” sadece bireysel bir zorluk değil, toplumsal bir farkındalık alanına dönüşmüştür.

Peki sizce empati, sadece bir duygusal tepki midir, yoksa bir toplumsal eylem biçimi olabilir mi?

Erkeklerin Analitik ve Çözüm Odaklı Yaklaşımı: Sistemleri Dönüştürmek

Erkeklerin konuya yaklaşımı çoğunlukla yapısal analiz ve çözüm üretimi üzerine kurulur. Bu, toplumsal rollerin kazandırdığı bir pratikliktir: Sorun tespit edilir, nedenleri analiz edilir, çözüm yolları geliştirilir.

Erkeklerin bu bakışı, empatik bir çerçeveyle birleştiğinde olağanüstü etkiler yaratabilir.

Engellilik üzerine geliştirilen mühendislik çözümleri, akıllı şehir teknolojileri, yapay zekâ destekli erişilebilirlik uygulamaları gibi birçok yenilik, bu analitik bakışın ürünüdür.

Ama önemli olan şu sorudur: Teknolojik çözüm, insan merkezli bir vizyonla birleşmezse, adalet gerçekleşebilir mi?

İşte burada kadınların duygusal sezgisiyle erkeklerin stratejik zekâsı buluştuğunda, gerçek anlamda dönüşüm doğar. Çünkü sosyal adalet, yalnızca “engel kaldırmak” değil; herkesin eşit ve onurlu bir yaşam sürdürebileceği koşulları inşa etmektir.

Çeşitlilik: Engellilik, Kimliğin Bir Parçası

Engellilik çoğu zaman bir “farklılık” olarak görülür. Ancak çeşitlilik perspektifi bize şunu söyler: Farklılık, eksiklik değil zenginliktir.

Bir toplumda bedensel, zihinsel, kültürel ve duygusal çeşitlilik ne kadar fazlaysa, yaratıcılık ve dayanıklılık da o kadar artar.

Engelli bireylerin iş hayatındaki varlığı, sanattaki üretkenliği, siyasetteki temsiliyeti toplumsal dokunun daha renkli, daha adil hale gelmesini sağlar.

Bu nedenle “kimler engelli olabilir?” sorusuna belki şöyle cevap verebiliriz: Engellilik bir kimlik değil, bir deneyimdir. Ve o deneyim, hepimize bir gün dokunabilir.

Sosyal Adaletin İnceliği: Engellerin Kalbinde Adalet Arayışı

Sosyal adaletin engellilikle kesiştiği noktada, mesele yalnızca erişim hakkı değildir.

Adalet, bir rampanın yapılmasından ibaret olamaz; o rampadan geçerken hissettiğin saygıdır, değer görmendir, ötekileştirilmemendir.

Adalet, bireyi “yardım edilmesi gereken” bir özne olmaktan çıkarıp “katkı sunan” bir özneye dönüştürür.

Bu, hem bireysel farkındalıkla hem de kurumsal değişimle mümkündür.

Kurumlar, devletler, şirketler; her biri, politikalarını ve dillerini kapsayıcılık üzerinden yeniden tasarlamalıdır.

Forumdaşlar, sizce adaletin ölçüsü rampanın eğimi mi, yoksa o rampayı birlikte inşa ederken gösterdiğimiz anlayış mı?

Son Söz: Engellilik Hepimizin Aynasında

“Kimler engelli olabilir?” sorusunun en dürüst cevabı şudur: Hepimiz.

Bir gün, bir anda, bir koşulda; bedensel, ruhsal, sosyal ya da ekonomik olarak “engelli” hale gelebiliriz.

Bu farkındalık, bizi korkutmamalı—bizi insanlaştırmalı.

Çünkü engellilik, aslında insan olmanın kırılgan, ama bir o kadar da güçlü yanını gösterir.

Bir toplum, engellisine nasıl davranıyorsa; aslında kendi vicdanının aynasına da öyle bakıyordur.

Sevgili forumdaşlar,

Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Toplumun “engel” dediği şeyler bazen görünmez olabilir mi?

Kadınların empatisiyle erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı birleşse, nasıl bir toplumsal fark yaratabiliriz sizce?

Gelin, bu başlıkta sadece konuşmayalım—birbirimizi duyalım, anlayalım, değiştirelim. Çünkü adalet, birlikte inşa edildiğinde anlam kazanır.
 
Üst