Zekât kardeşe verilir mi ?

ganka

Global Mod
Global Mod
Katılım
10 Nis 2021
Mesajlar
7,711
Puanları
1
Konum
Ankara
Web sitesi
arkadasinigetir.com
Zekât Kardeşe Verilir mi? Kültürler, İnançlar ve Dayanışma Üzerine Küresel Bir Bakış

Zekât konusunu her duyduğumda, aklıma sadece bir ibadet değil, toplumsal bir vicdan gelir. Geçen yıl Ramazan ayında çevremde sıkça duyduğum bir soru vardı: “Kardeşime zekât verebilir miyim?” İlk bakışta kişisel bir mesele gibi görünse de, bu soru aslında kültürler, inanç sistemleri ve toplumsal değerler arasındaki derin bir dengeyi işaret eder.

Bu yazıda, zekâtın kardeşe verilmesi konusunu sadece fıkhi açıdan değil; farklı toplumların yardımlaşma kültürleri, aile bağları ve sosyal adalet anlayışı üzerinden inceleyeceğiz.

Zekâtın Temel Mantığı: Dayanışmanın Adaletle Buluştuğu Nokta

İslam’da zekât, sadece mali bir yükümlülük değil, toplumsal adaletin en temel araçlarından biridir. Kur’an-ı Kerim’de Tevbe Suresi 60. ayette zekâtın kimlere verileceği açıkça belirtilmiştir: fakirler, yoksullar, borçlular, yolda kalmışlar, kalpleri İslam’a ısındırılacak olanlar, köleler, Allah yolunda olanlar ve zekât toplayan görevliler.

Ancak burada dikkat çeken nokta, “yakın akraba” ifadesinin doğrudan geçmemesidir. Bu da doğal olarak şu soruyu doğurur: “Akrabaya, özellikle kardeşe zekât vermek caiz midir?”

Fıkıh âlimlerinin büyük çoğunluğu, kardeşin fakir olması ve kişinin bakmakla yükümlü olmaması durumunda zekât verilebileceğini belirtir. Yani, bir kimse zengin değilse, kardeşine zekât verebilir; fakat anne-baba veya çocuk gibi nafaka yükümlülüğü olan kimselere veremez.

Bu durum, hem adalet hem de merhamet dengesi gözetilerek oluşturulmuştur — zekât, bireyin sorumluluğundan ziyade toplumsal dengeyi sağlama aracıdır.

Kültürel Yorumlar: Doğu ve Batı Arasında Zekât Anlayışı

Zekât, İslam kültürünün temel direklerinden biridir; ancak yardımlaşma kavramı farklı kültürlerde de benzer işlevlere sahiptir.

Doğu toplumlarında, özellikle Güney Asya ve Orta Doğu’da, aile içi yardımlaşma kutsal bir sorumluluk olarak görülür. Pakistan, Endonezya veya Türkiye gibi ülkelerde kardeşe zekât vermek, sadece dinî değil, duygusal bir görev olarak da algılanır.

Örneğin Pakistan’da yapılan 2021 tarihli bir Pew Research Center çalışmasına göre, Müslümanların %68’i zekâtı genellikle aile içinden birine vermeyi tercih ediyor. Bu, kültürel olarak “ailenin dışına yardım etmeye gerek yok” anlamına gelmese de, dayanışmanın öncelikle en yakın çevreden başlaması gerektiği inancına dayanır.

Batı’daki Müslüman topluluklarda ise farklı bir denge oluşmuştur. Avrupa’da yaşayan ikinci kuşak Müslüman gençler, zekâtı bireysel bağış platformları veya sosyal projeler üzerinden vermeyi tercih ediyor. Bu tercih, modern refah devletlerinin varlığıyla da ilişkilidir: bireyler artık kardeşlerine doğrudan yardım etmek yerine, sistematik destek mekanizmalarına güveniyorlar.

Afrika ve Asya’da Toplumsal Dayanışma Kültürü

Afrika’da zekât, sadece bireysel bir ibadet değil, aynı zamanda kolektif bir ekonomi aracı olarak işliyor. Nijerya’daki Zakat and Endowment Board örneğinde olduğu gibi, zekât kurumsallaşmış durumda. Ancak bu sistemde bile birçok insan zekâtını önce kardeşine veya akrabasına yönlendiriyor. Çünkü Afrika kültüründe “akraba önceliği” kavramı, toplumsal dayanışmanın temelini oluşturuyor.

Güneydoğu Asya’da (özellikle Malezya ve Endonezya’da) ise zekât, devlet tarafından organize edilse bile “aile bağları” güçlü kalmıştır. Malezya’daki İslami finans sisteminde zekât dağıtımı, hem akrabalık bağlarını hem de yoksulluk oranlarını dikkate alan karma bir modelle yürütülür.

Yani kültürler değişse de temel ilke aynıdır: Zekât, hem adalet hem de yakınlık temelinde verilir.

Kadınların Empatik Yaklaşımı: Aile Bağlarının Önemi

Kadınların zekât konusundaki yaklaşımı genellikle daha duygusal ve ilişkiseldir. Kadınlar, yardımı bir “sorumluluk” değil, bir “bağ kurma biçimi” olarak görürler.

Türkiye’de yapılan 2023 tarihli bir sosyolojik araştırmada, kadınların zekât veya sadaka verirken öncelikle yakın çevrelerini ve komşularını tercih ettikleri saptanmıştır. Bu, dini bir kuraldan ziyade toplumsal bir duyarlılığın göstergesidir.

Kadınlar, zekâtın sadece “para transferi” değil, “bağ kurma” anlamına geldiğini vurgular. Özellikle kriz dönemlerinde –örneğin pandemi sürecinde– kadın dayanışma ağları zekât ve sadakayı birleştirerek mahalle temelli yardım sistemleri kurdu. Bu yaklaşım, zekâtın toplumsal dokuyu nasıl güçlendirdiğini gösterir.

Erkeklerin Stratejik Perspektifi: Etkinlik ve Adalet Arayışı

Erkeklerin zekât konusundaki eğilimi, genellikle daha planlı ve ölçülebilir bir şekilde ortaya çıkar. Erkekler, yardımların etkili kullanımı ve sürdürülebilirliği üzerinde durma eğilimindedir.

Bu nedenle bazı erkek bağışçılar zekâtlarını doğrudan kardeşlerine vermek yerine, kardeşlerinin geçim kaynağına destek olacak küçük işletmelere yatırım yapar.

Bu yaklaşım, klasik zekât anlayışını modern “mikro finans” modeliyle birleştirir.

Birçok İslam ekonomisti, zekâtın modern dönemde “sadece ihtiyaç gidermek değil, üretkenliği artırmak” amacıyla da kullanılabileceğini savunur.

Yani erkeklerin stratejik yönelimi, zekâtı uzun vadeli bir sosyal kalkınma aracı haline getirmeye yöneliktir — bu da kardeşine yardım etmenin bir başka biçimidir.

Kültürel Çatışmalar ve Dini Ortak Paydalar

Kültürler zekâtın “kime verileceği” konusunda farklı yorumlara sahip olsa da, hepsinin ortak bir paydası vardır: adalet ve merhamet dengesi.

Batı toplumlarında bireycilik öne çıkarken, Doğu’da aile önceliklidir. Fakat her iki kültürde de yardımlaşmanın özü, insan onuruna saygıdır.

Bazı Batılı düşünürler, İslam’ın zekât sistemini modern sosyal güvenlik modellerinin öncüsü olarak görür. Fransız iktisatçı Thomas Piketty, gelir adaletsizliği üzerine yaptığı bir konuşmada “zekâtın gelir transferi için etik bir temel sunduğunu” belirtmiştir.

Bu da gösteriyor ki, zekâtın kardeşe verilmesi meselesi sadece dinî değil; evrensel bir adalet arayışının parçasıdır.

Forum İçin Düşündürücü Sorular

- Aile bireyine zekât vermek, toplumsal dayanışmayı güçlendirir mi yoksa sınırlı bir yardımlaşma döngüsü mü oluşturur?

- Kültürel gelenekler, dini hükümlerin önüne geçtiğinde hangi sınırlar çizilmeli?

- Zekât modern ekonomide bir sosyal politika aracı haline gelebilir mi?

- Akrabaya yardım ederken “adalet” ile “yakınlık” arasında nasıl bir denge kurulmalı?

Sonuç: Kardeşlik, Kültür ve Adalet Üzerine

Zekât kardeşe verilir mi? Bu sorunun cevabı sadece “evet” ya da “hayır” değildir; kültüre, bağlama ve niyete göre şekillenir.

Zekâtın özü, insanın insana olan sorumluluğudur. Kardeşe yardım etmek, eğer adaleti gölgelemiyorsa, en doğal dayanışma biçimidir.

Kimi toplumlarda bu yardım manevi bir borçtur, kimilerinde sosyal bir görev.

Ama ortak gerçek şudur: Zekât, yalnızca cüzdandan değil, kalpten verilirse anlam kazanır.

Ve belki de asıl soru şudur:

Biz zekâtı “vermek” için mi, yoksa “birlikte yaşamak” için mi hatırlıyoruz?
 
Üst