Halkı borçlandırmayın onlara takviye verin Hükümet pandemide işini ve aşını kaybedip daha da fakirleşen halka kâfi yardımı yaptığını argüman ederken, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Türkiye’nin pandemide zora düşen halkına karşılıksız yardım yapmaktan çok krediyle borçlandırma yoluna gittiğini rapor etti. Türkiye’nin de üyesi olduğu OECD’nin 31 Mayıs’ta yayınladığı raporunda iktidarın pandemiden olumsuz etkilenen savunmasız durumdaki hane halklarını ve gerçek kesimi borçlandırmasının sürdürülemez olduğuna dikkat çekti.
Türkiye’ye kredi yoluyla halkı ve şirketleri daha fazla borçlandırmak yerine direkt dayanak vermesini öneren OECD, bunun için bütçede kâfi kaynağın olduğunu deklare etti.
OECD raporunda, devletin kredi vermek yerine direkt mali takviye sağlaması gerektiğini vruguladı.
SALGIN DEVAM EDİYOR
Türkiye’nin Covid-19 salgınının tesirlerini hafifçeletmeye yönelik adımlarda daha epeyce kredilere odaklandığı eleştirisi yapılan raporda, şu tespit ve tekliflere yer verildi:
“Pandemiden kaynaklanan gelir kayıpları hala devam ettiği için, borçlanmayı artıran krediler firmalar ve savunmasız haneler için sürdürülebilir bir durum değildir. Salgının hala devam ediyor olması, istihdam oranlarının ve hane halkı gelirlerinin düşük kalması, hem firmaların birebir vakitte hane halklarının artan borç yükleri ile bu borçların daha yüksek maliyetlerle çevrilme durumu, devletin bu kısımlara kredi yerine direkt mali takviye vermesini gerektirmektedir. Kamu borcunun nispeten düşük olması, bu kısma kaynak aktarmak için gerekli mali kaynağın bulunduğunu göstermektedir.”
RİSKLERİ ARTIRABİLİR
OECD, kamu ve özel bankaların problemli kredilerinin görünümünün belirsizliğini koruduğu belirtilirken, memleketler arası fonlama şartlarına bağlı olarak aşağı ve üst istikametli büyük risklerin baskı yarattığını vurguladı. Raporda 12 ay ortasında dış finansman muhtaçlığının ulusal gelirin yüzde 30’unu aşacağı açıklandı. Raporda daha fazla tansiyonun riskleri artırabileceği vurgulandı.
MERKEZ BANKASI’NIN PARA SİYASETİ BULANIK
OECD tarafınca yayınlanan son raporda, Merkez Bankası’nın yeni idaresinin yüzde 17’nin üzerinde seyreden çekirdek enflasyona karşın yüzde 5’lik gayesini koruduğu, fakat daha fazla sıkı para siyasetinden bahsetmediği belirtilirken, “Para siyaseti görünümü bulanık ve Merkez Bankası bağımsızlığına ait kuşkuların olduğu bir ortamda kredibilitenin bir daha inşa edilmesi gerekiyor. Süreksiz mali takviyelerin, daha düşük enflasyon sağlayan muteber bir para siyasetiyle birleştirilmesi gerekiyor” denildi.
Türkiye’ye kredi yoluyla halkı ve şirketleri daha fazla borçlandırmak yerine direkt dayanak vermesini öneren OECD, bunun için bütçede kâfi kaynağın olduğunu deklare etti.
OECD raporunda, devletin kredi vermek yerine direkt mali takviye sağlaması gerektiğini vruguladı.
SALGIN DEVAM EDİYOR
Türkiye’nin Covid-19 salgınının tesirlerini hafifçeletmeye yönelik adımlarda daha epeyce kredilere odaklandığı eleştirisi yapılan raporda, şu tespit ve tekliflere yer verildi:
“Pandemiden kaynaklanan gelir kayıpları hala devam ettiği için, borçlanmayı artıran krediler firmalar ve savunmasız haneler için sürdürülebilir bir durum değildir. Salgının hala devam ediyor olması, istihdam oranlarının ve hane halkı gelirlerinin düşük kalması, hem firmaların birebir vakitte hane halklarının artan borç yükleri ile bu borçların daha yüksek maliyetlerle çevrilme durumu, devletin bu kısımlara kredi yerine direkt mali takviye vermesini gerektirmektedir. Kamu borcunun nispeten düşük olması, bu kısma kaynak aktarmak için gerekli mali kaynağın bulunduğunu göstermektedir.”
RİSKLERİ ARTIRABİLİR
OECD, kamu ve özel bankaların problemli kredilerinin görünümünün belirsizliğini koruduğu belirtilirken, memleketler arası fonlama şartlarına bağlı olarak aşağı ve üst istikametli büyük risklerin baskı yarattığını vurguladı. Raporda 12 ay ortasında dış finansman muhtaçlığının ulusal gelirin yüzde 30’unu aşacağı açıklandı. Raporda daha fazla tansiyonun riskleri artırabileceği vurgulandı.
MERKEZ BANKASI’NIN PARA SİYASETİ BULANIK
OECD tarafınca yayınlanan son raporda, Merkez Bankası’nın yeni idaresinin yüzde 17’nin üzerinde seyreden çekirdek enflasyona karşın yüzde 5’lik gayesini koruduğu, fakat daha fazla sıkı para siyasetinden bahsetmediği belirtilirken, “Para siyaseti görünümü bulanık ve Merkez Bankası bağımsızlığına ait kuşkuların olduğu bir ortamda kredibilitenin bir daha inşa edilmesi gerekiyor. Süreksiz mali takviyelerin, daha düşük enflasyon sağlayan muteber bir para siyasetiyle birleştirilmesi gerekiyor” denildi.