- Katılım
- 15 Nis 2021
- Mesajlar
- 2,706
- Puanları
- 0
İntiharı önlemede ruhsal dayanak tesirli oluyor Dünya Sıhhat Örgütü bilgilerine bakılırsa, dünyada intihara bağlı olarak her 20 saniyede bir vefat olduğunu belirten uzmanlar, intiharların önlenmesinde şahsa verilen takviyenin ehemmiyetine işaret ediyor. Bilhassa yaşanan bir şok, kaygı, kaygı ve kaybın bireyin kendisini yok etmesinin tek tahlil olduğunu düşündürebileceğini vurgulayan uzmanlar, bu bireylerin takviye aldıklarında intihar hareketinden vazgeçebileceklerini söylemiş oldu. İntihar olaylarının duyurulmasında iletişimcilere de kıymetli nazaranvler düştüğünü belirten uzmanlar, toplumsal ağlardaki duygusal bulaşmaya da dikkat çekiyor…
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, 10 Eylül İntiharı Tedbire Günü ötürüsıyla yaptığı açıklamada intiharın dünya üstündeki en değerli 10 vefat sebebi içinde yer aldığını söylemiş oldu.
Her 20 saniyede bir vefat gerçekleşiyor
İntihar davranışının, “kişinin kendi ömrünü sonlandırmak için planlar yapması ve kendi vefatına sebep olacak tekniklere başvurması” olarak tanımlandığını kaydeden Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, “Her intihar davranışı mevtle sonuçlanmayabilir. İntihara bağlı mevt, önlenebilir vefat sebepleri içindedır. Dünya Sıhhat Örgütü (DSÖ) bilgilerine nazaran, 1998 yılında intihar global hastalık yükünün 1,8’ini temsil ediyordu ve 2020 yılında bu yükün 2,4’e çıkması bekleniyordu. Dünya çapında 10 ila 20 kat daha fazla insanın intihara teşebbüs edeceği düşünülüyordu. 2020 yılında COVID-19 pandemisinin DSÖ intihar oranları beklentisini değiştirip değiştirmediğine dair çabucak hemen kâfi data olmasa da DSÖ’nün geçmiş istatistikleri dikkate alınırsa ortalama olarak her 20 saniyede bir vefat ve 1-2 saniyede bir deneme olduğu var iseyılabilir.” dedi.
Dayanak alındığında intihar aksiyonundan vazgeçiliyor
İntihar davranışına sebep olan durumların 90’ını psikiyatrik hastalıkların oluşturduğunu kaydeden Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, “Her psikiyatrik hastalığı olan kişi intihar edecektir diye bir durum kelam konusu değildir. Psikiyatrik hastalıklar tedavi edildiğinde intihar niyeti de ortadan kalkar. Kimi intihar hareketleri belirli bir vakittir yapılan planlamanın kararıyken birtakım intiharlar ise anlık his değişimlerinin kararı olabilir. Bilhassa yaşanan bir şok, kaygı, kaygı, kayıp bireyin kendisini yok etmesinin tek tahlil olduğunu düşündürebilir. Bu bireyler bu hisler içerisindeyken dayanak aldıklarında intihar aksiyonundan vazgeçebilirler.” diye konuştu.
Basına kıymetli misyonlar düşüyor
İntiharın önlenmesinde biroldukca kuruma iş düştüğü üzere basına da büyük bir vazife düştüğünü vurgulayan Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, “Medya organları intihar hakkında yaptıkları yayınlarla intihar davranışının artmasına da azalmasına da katkıda bulunabilirler. Werther tesiri olarak bilinen basında intihar haberinin paylaşılması daha sonrasında intihar oranlarının artışında bilhassa haberin şok edici özelliğinin tesirli olduğu ve paylaşımda nezaketli taziye bildirilerinin ise intihar fikirlerine tesiri olmadığı bildiren bir çalışmadan yola çıkılırsa haberin verilme biçiminin kıymeti anlaşılabilir.” diye konuştu.
Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal: “Sosyal medya okuryazarlığı önemli”
Üsküdar Üniversitesi Toplumsal Bilimler Enstitüsü, Bağlantı Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik kısmı öğretim üyesi Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal ise toplumsal medya okuryazarlığının ehemmiyetine değindi.
Günümüzde yeni medyanın geldiği noktada toplumsal medya uygulamalarının haberin alındığı birinci mecra haline geldiğini kaydeden Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Sosyal ağlar farklı kültürlerin, bedellerin, olayların bireyden topluma, ülkeden dünyaya yayılımına aracılık ederek geniş yelpazede insanların hislerine nüfuz ederek kuvvetli tesirler bırakmaktadır. Tanınan toplumsal medya uygulamalarına bireyler girerek anlık haberleri birinci ağızdan daha samimi ve daha süratli bir biçimde almayı tercih etmektedir. Kelam konusu enformasyon üretim ve tüketim akışı bir yandan taşıdığı mana bağlamında şahısları duygusal olarak tesirinde bırakmaktadır. Duygusal bulaşma dediğimiz toplumsal medyadaki içeriklerin bireylerin hislerine nüfuz etmesi durumu, yapılan sosyolojik ve deher neysel çalışmalarla ortaya koyulmuştur.” dedi.
Toplumsal medyada duygusal bulaşma yaşanıyor
Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, toplumsal medyada duygusal bulaşma teorisine göre, toplumsal medyada kişi içerik paylaştığında üç dereceye kadar kuvvetli tesir yayıldığını belirterek şunları söylemiş oldu:
“Sosyal ağında bulunan arkadaşı, arkadaşının arkadaşı ve onun arkadaşına kadar duygusal bulaşma gerçekleşmektedir. Nasıl ki günlük hayatta tıpkı ortamda bulunduğumuz şahısların ruh halinden bir süre daha sonra etkilenir hale geliyoruz, toplumsal ağlarda da durum farklı değildir. birebir vakitte olumsuz içeriklerin yayılım ve tesir gücü olumluya nazaran dört kat fazla olmaktadır. Buna nazaran toplumsal medya paylaşımları yapıldığında kişi bulunduğu ruh halinden çıksa bile tesiri yayılmaya devam etmekte ve bu tesir kimi vakit büyük sonuçlara yol açabilmektedir. Tam bu basamakta toplumsal medyanın şuurlu kullanması hem habercilik yapanlar birebir vakitte vatandaşlar için hayati ehemmiyete sahip olmaktadır. Toplumsal medya okuryazarlığı tüm yaşlardaki bireyleri ilgilendiren bir marifet olup farkındalık oluşturmak bile olumsuz yayılımları azaltmada tesirli olabilmektedir.”
Toplumsal medyadaki bilgiye kolay inanılıyor
Gündemle ilgili haberleri yakından takip eden vatandaşların toplumsal medyadaki enformasyonlara kolay inanma eğiliminde olduğunu kaydeden Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, kelamlarını şöyleki tamamladı:
“Bilginin doğruluğunun teyit edilmesi, etkileşim sağlanırken yayılımına aracılık edileceğinin farkına vararak olumsuz hisleri barındıran içeriklerden kaçınılması, intihar üzere ölümcül haberler olsun, salgın hastalıklar ve tedavilerine yönelik dehşet ve panik yaratabilecek hayati hususlar olsun bilgi yayılımından kaçınılması ve merak edilen konularda kurumsal sitelerin takip edilmesi yerinde olacaktır. Toplumsal medya okuryazarlığı, dijital sıhhat okuryazarlığı üzere mevzuların uygulamada eğitimlerinin yaygınlaştırılması es geçilmeyecek kadar hayati kıymete sahiptir.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, 10 Eylül İntiharı Tedbire Günü ötürüsıyla yaptığı açıklamada intiharın dünya üstündeki en değerli 10 vefat sebebi içinde yer aldığını söylemiş oldu.
Her 20 saniyede bir vefat gerçekleşiyor
İntihar davranışının, “kişinin kendi ömrünü sonlandırmak için planlar yapması ve kendi vefatına sebep olacak tekniklere başvurması” olarak tanımlandığını kaydeden Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, “Her intihar davranışı mevtle sonuçlanmayabilir. İntihara bağlı mevt, önlenebilir vefat sebepleri içindedır. Dünya Sıhhat Örgütü (DSÖ) bilgilerine nazaran, 1998 yılında intihar global hastalık yükünün 1,8’ini temsil ediyordu ve 2020 yılında bu yükün 2,4’e çıkması bekleniyordu. Dünya çapında 10 ila 20 kat daha fazla insanın intihara teşebbüs edeceği düşünülüyordu. 2020 yılında COVID-19 pandemisinin DSÖ intihar oranları beklentisini değiştirip değiştirmediğine dair çabucak hemen kâfi data olmasa da DSÖ’nün geçmiş istatistikleri dikkate alınırsa ortalama olarak her 20 saniyede bir vefat ve 1-2 saniyede bir deneme olduğu var iseyılabilir.” dedi.
Dayanak alındığında intihar aksiyonundan vazgeçiliyor
İntihar davranışına sebep olan durumların 90’ını psikiyatrik hastalıkların oluşturduğunu kaydeden Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, “Her psikiyatrik hastalığı olan kişi intihar edecektir diye bir durum kelam konusu değildir. Psikiyatrik hastalıklar tedavi edildiğinde intihar niyeti de ortadan kalkar. Kimi intihar hareketleri belirli bir vakittir yapılan planlamanın kararıyken birtakım intiharlar ise anlık his değişimlerinin kararı olabilir. Bilhassa yaşanan bir şok, kaygı, kaygı, kayıp bireyin kendisini yok etmesinin tek tahlil olduğunu düşündürebilir. Bu bireyler bu hisler içerisindeyken dayanak aldıklarında intihar aksiyonundan vazgeçebilirler.” diye konuştu.
Basına kıymetli misyonlar düşüyor
İntiharın önlenmesinde biroldukca kuruma iş düştüğü üzere basına da büyük bir vazife düştüğünü vurgulayan Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, “Medya organları intihar hakkında yaptıkları yayınlarla intihar davranışının artmasına da azalmasına da katkıda bulunabilirler. Werther tesiri olarak bilinen basında intihar haberinin paylaşılması daha sonrasında intihar oranlarının artışında bilhassa haberin şok edici özelliğinin tesirli olduğu ve paylaşımda nezaketli taziye bildirilerinin ise intihar fikirlerine tesiri olmadığı bildiren bir çalışmadan yola çıkılırsa haberin verilme biçiminin kıymeti anlaşılabilir.” diye konuştu.
Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal: “Sosyal medya okuryazarlığı önemli”
Üsküdar Üniversitesi Toplumsal Bilimler Enstitüsü, Bağlantı Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik kısmı öğretim üyesi Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal ise toplumsal medya okuryazarlığının ehemmiyetine değindi.
Günümüzde yeni medyanın geldiği noktada toplumsal medya uygulamalarının haberin alındığı birinci mecra haline geldiğini kaydeden Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Sosyal ağlar farklı kültürlerin, bedellerin, olayların bireyden topluma, ülkeden dünyaya yayılımına aracılık ederek geniş yelpazede insanların hislerine nüfuz ederek kuvvetli tesirler bırakmaktadır. Tanınan toplumsal medya uygulamalarına bireyler girerek anlık haberleri birinci ağızdan daha samimi ve daha süratli bir biçimde almayı tercih etmektedir. Kelam konusu enformasyon üretim ve tüketim akışı bir yandan taşıdığı mana bağlamında şahısları duygusal olarak tesirinde bırakmaktadır. Duygusal bulaşma dediğimiz toplumsal medyadaki içeriklerin bireylerin hislerine nüfuz etmesi durumu, yapılan sosyolojik ve deher neysel çalışmalarla ortaya koyulmuştur.” dedi.
Toplumsal medyada duygusal bulaşma yaşanıyor
Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, toplumsal medyada duygusal bulaşma teorisine göre, toplumsal medyada kişi içerik paylaştığında üç dereceye kadar kuvvetli tesir yayıldığını belirterek şunları söylemiş oldu:
“Sosyal ağında bulunan arkadaşı, arkadaşının arkadaşı ve onun arkadaşına kadar duygusal bulaşma gerçekleşmektedir. Nasıl ki günlük hayatta tıpkı ortamda bulunduğumuz şahısların ruh halinden bir süre daha sonra etkilenir hale geliyoruz, toplumsal ağlarda da durum farklı değildir. birebir vakitte olumsuz içeriklerin yayılım ve tesir gücü olumluya nazaran dört kat fazla olmaktadır. Buna nazaran toplumsal medya paylaşımları yapıldığında kişi bulunduğu ruh halinden çıksa bile tesiri yayılmaya devam etmekte ve bu tesir kimi vakit büyük sonuçlara yol açabilmektedir. Tam bu basamakta toplumsal medyanın şuurlu kullanması hem habercilik yapanlar birebir vakitte vatandaşlar için hayati ehemmiyete sahip olmaktadır. Toplumsal medya okuryazarlığı tüm yaşlardaki bireyleri ilgilendiren bir marifet olup farkındalık oluşturmak bile olumsuz yayılımları azaltmada tesirli olabilmektedir.”
Toplumsal medyadaki bilgiye kolay inanılıyor
Gündemle ilgili haberleri yakından takip eden vatandaşların toplumsal medyadaki enformasyonlara kolay inanma eğiliminde olduğunu kaydeden Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, kelamlarını şöyleki tamamladı:
“Bilginin doğruluğunun teyit edilmesi, etkileşim sağlanırken yayılımına aracılık edileceğinin farkına vararak olumsuz hisleri barındıran içeriklerden kaçınılması, intihar üzere ölümcül haberler olsun, salgın hastalıklar ve tedavilerine yönelik dehşet ve panik yaratabilecek hayati hususlar olsun bilgi yayılımından kaçınılması ve merak edilen konularda kurumsal sitelerin takip edilmesi yerinde olacaktır. Toplumsal medya okuryazarlığı, dijital sıhhat okuryazarlığı üzere mevzuların uygulamada eğitimlerinin yaygınlaştırılması es geçilmeyecek kadar hayati kıymete sahiptir.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı